Facebook

9 Şubat 2014 Pazar

Gündüz Akgül: Anılarımla Cumhuriyet...

Gündüz Akgül: Anılarımla Cumhuriyet...
Hayatımda iki Cumhuriyet tanıdım ve bağlılığım gün geçtikçe perçinleşerek neredeyse aşka dönüştü.
Birinci Cumhuriyet, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları tarafından verilen kurtuluş savaşıyla, yurdumuzu emperyalistlerin işgalinden kurtardıktan sonra, 29 Ekim.1923 tarihinde kurulan ve Mustafa Kemal’in “En büyük devrim Cumhuriyettir” dediği laik Türkiye Cumhuriyetidir.
Aydınlanmanın temel kaynağı olan laik Türkiye Cumhuriyeti ile Ümmetten –Ulusa, Hilafetten – Demokratik ve Laik rejime, Tebaadan- Yurttaşa, Cemaatten- Topluma, Seçkin sınıftan – Bizzat halkın iradesine geçiş sağlanmıştır.
Osmanlı İmparatorluğunun son çöküş dönemlerini yaşamış, Rus işgali görmüş, rahmetli babam bir köylü olmasına karşı, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun devrimlerine âşıktı. Laik Cumhuriyetin kazanımlarını, çocukluğumda önce babamdan, okula başladıktan sonra da, Atatürk aydınlanmasını özümsemiş, devrimleri benimsemiş ve bu konuda bildiklerini büyük bir heyecanla bizler aktarmaktan gurur duyan saygı değer öğretmenlerimden öğrendim.
Mustafa Kemal’in dediği gibi “Cumhuriyet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. (1925)”
Büyük önder Cumhuriyet Savcılarına da şöyle seslenmiştir.
“Devrimlerin her biri, ulusun emeği ve hakkı ile gerçekleşmiştir.
Cumhuriyet Savcılarımızın, devrimin gerekleri etrafında, en kıskanç ve uzakları gören hassas nöbetçiler olmalarını, asıl görevlerinden sayarım.”
Kendimi bildim bileli özellikle görevim sırasında, laik Cumhuriyeti korumak ve kollamak için üstüme düşen tüm görevlerimi yapmanın huzurunu yaşamaktayım. 70 yaşı geçmiş olmama karşın çocuklarımın ve torunlarımın aydın gelecekleri için bu nöbetimi hala karınca kaderince sürdürmekteyim.
İkinci Cumhuriyet ise yine adını büyük önderin verdiği gazetem Cumhuriyet’tir.
Fakülteye başladığım 1960 yılında her gün gazete okumaya başladım. O zaman, Akşam Gazetesinin TAŞ başlıklı köşesinde yazan, bu günün döneği, Çetin Altan tüm devrimci gençlerin olduğu gibi benimde idolümdü. Bu nedenle fakülte bitene kadar Akşam Gazetesi abonesiydim.
1965 yılında Askerlik görevimi yaptığım dönemde gazetemi değiştirerek, o günden bu güne kadar aralıksız okuduğum Cumhuriyet gazetemle tanıştım.
Gazetemle ilgili birçok anım vardır.
Yıl 1970 Cumhuriyet Savcısı olarak ilk atandığım ilçenin muhafazakâr bir halkı vardı. Lise öğretmenlerinden bir kaçı ilerici olarak orada, Atatürk aydınlanmasının savaşını veriyorlardı. Sonradan samimi olduğum bu aydın dostlardan öğreniyorum ki, geldiğimin ikinci günü gazete satan tek bakkala gitmişler ve “Savcı hangi gazeteyi aldı” diye sormuşlar. Cumhuriyet adını duyunca oldukça sevinmişler. Benim gibi hepsi Cumhuriyet okuruydu. Hala bu aydın, Cumhuriyetçi, Kemalist insanlarla dostluğum devam etmektedir.
Cumhuriyet Gazetesi benim simgemdi. Gittiğim her yerde elimde Cumhuriyet Gazetesini görenler “bizim Savcı solcudur” diyorlarmış. Hatta bazıları daha da ileri giderek, komünist damgası vurmaktan da çekinmiyorlarmış. O dönemlerde zor günlerden geçiyorduk. Cumhuriyet okumak bir ayrıcalık ve yürek işi olduğu kadar da tehlikeliydi.
Atandığım ikinci ilçede Cumhuriyet okuru olarak, Tercüman okuru Ağır Ceza Başkanımızla keyifli tartışmalarımız olurdu. İstanbul’da stajını bitirip ilçemize atanan bayan bir yargıç, gazeteye abone olmak isteyince birlikte gazeteciye giderken Ağır Ceza Başkanının koluna girerek bakalım, Sayın Yargıç hangimizin gazetesine abone olacak diye takıldım. İçeri girdiğimizde Sayın Yargıç bir Cumhuriyet bir Yeni Ortam’a abone olmak istiyorum deyince, çaktırmadan Başkan Beye nanik yaptım. O dönemlerde abone olmayınca bazen istediğin gazeteyi bulmakta zorluk çektiğimiz için, hepimiz abone olmuştuk.
12 Mart’ın zor günlerinde asla gazetemi bırakmadım. Devrimleri ödünsüzce savunan gazetemden ötürü bana bir zarar gelir diye asla düşünmedim.
Yıllar geçti, 12Eylül 1980 Faşist askeri darbesi oldu. Bir süre sonra bulunduğum İl’in Sıkıyönetim Askeri Savcılığında görevlendirildim. Her gün gazetemi koltuğuma alarak görevime gittim. Bir gün rahmetli Başsavcımız Hâkim Albay’ın odasında toplandığımız bir sırada “Arkadaşlar her gün Savcılığa iki takım gazete geliyor, boşuna gazete almayın hep beraber burada okuruz, akşamda herkes okuduğu gazeteyi alıp götürebilir” Dedi. 18 kişiydik herkes alacağı gazeteyi söyledi. Benim gazetem, adeta bana sahiplenecek yok mu? Dercesine boynu bükük masada kaldı. Kimse gazetemi almadığı için hem sevindim,  hem de içim sızladı. Laik Cumhuriyetle yaşıt olan, basım yaşamı boyunca devrimleri ödünsüzce savunan, aydınlığın simgesi Cumhuriyet gazetesini, Cumhuriyet Savcıları sahiplenemiyordu.
Ayni durum, 1984 yılında görevlendirildiğim Devlet Güvenlik Mahkemesinde de oldu.
Bu gün yine zor günlerden geçmemize karşın, her CUMOK’LU, hiç tereddüt etmeden gazetesine, dolayısıyla Atatürk aydınlanmasına sahip çıkmanın gururunu yaşamaktadır.
Yunus Nadi tarafından kurulan, Nadir Nadi tarafından kurumlaştırılan Cumhuriyet Gazetesi, 21. Haziran.2010 tarihinde yitirdiğimiz büyük devrimci, bilge insan, İlhan Selçuk ve ekibinin büyük gayret ve çalışmalarıyla hala Atatürk devrimlerini ayni kararlılıkla sürdürmektedir.
Devrim karşıtları, hiçbir zaman Cumhuriyet gazetesini içine sindiremediler. Çünkü onlar, karanlık emellerini gerçekleştirmek amaçlarında hep Cumhuriyeti karşılarında engel gördüler. Bu uğurda Uğur Mumcu’yu, Ahmet Taner Kışlalı’yı, Onat Kutlar’ı, Muammer Aksoy’u alçakça şehit etmelerine karşın, Cumhuriyet bildiği yolda devamda asla tereddüt etmedi.
Malum davada, yine mağdur olan Cumhuriyet yazarları, Rahmetli İlhan Selçuk, Mustafa Balbay ve Erol Manisalı,dır.
Bu gün okurlarıyla bütünleşen Cumhuriyet Gazetesi, devrim mücadelesini sonsuza kadar devam ettirecek ve yiğit insan İlhan Selçuk’un penceresini kapatmayacaktır.
Bu böyle biline...

11.02.2014
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı

Related Posts:

  • Allah İle Aldatanların Kurtuluş Savaşı'nı Kirletme OperasyonuAskeri sonucunu 30 Ağustos 1922 Büyük Taarruzu'nun zaferle taçlandırdığı Türk Kurtuluş Savaşı, sadece bir askeri zafer değildir; bir büyük milletin aydınlanma hareketinin de başlangıcıdır.Kurtuluş Savaşımızı şu veya bu şekild… Read More
  • Emin Çölaşan: CHP’den DSP’ye…Sevgili okuyucularım, Türkiye’de siyaset zor iştir. Siyaset hem zevkli iştir, hem de kirlenmiştir. Kimin eli kimin cebinde, çoğu zaman belli olmaz.Sizlerden çok sık mesajlar alırım:“Keşke siyasete girseniz, niçin girmiyorsu… Read More
  • Gündüz Akgül: Kabataş Tiyatrosu!..Gezi direnişi..1 Haziran Kabataş…Türbanlı bacım! Z.D. bebeği ile geçerken…Üstü çıplak… Ellerinde deri eldiven… 90-100 kendini bilmez! Kişi…Türbanlı bacıma! saldırıp taciz ediyor…Üstüne işiyor…Gören, yok…Duyan, yok…Yer ıssız m… Read More
  • Ermeni iddialarına karşı görüşler - Galip Baysan2015 yılı yaklaşırken basından aldığımız bilgilerle sadece Fransa’da değil, dünyanın değişik ülkelerindeki Ermeni faaliyetleri, örgütlenmeleri, Batı ülkelerinden gördükleri destek, bu desteğin ışığında Ermenilerin Türkler hak… Read More
  • Baba, oğul, yüce devlet hikâyesi - Şebnem Sönmezİstanbul'un Ümraniye'sinde üç çocuklu bir aile varmış.Baba pazarcılık yaparak hem ailesini geçindirmeye çalışır hem de çocuklarını okutmak için didinirmiş.Büyük ağabey ile bir küçük kız evlat üniversiteyi kazanmışlar: ama bur… Read More

0 yorum:

Yorum Gönder