Facebook

This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

30 Nisan 2014 Çarşamba

Gündüz Akgül: Ne oldii?

Gündüz Akgül: Ne oldii?
Karadenizlinin simgesi haline gelen Temel’in bir fıkrası ile yazıma başlamak istiyorum.
Temel amansız bir hastalığa yakalanır. Her gün kahvede hemşerilerine hastalığından bahseder, ama kimseyi inandıramaz. Sonuçta kimsenin kendisine inanmadığına kanaat getirince, mezar taşlarını yapan hemşerisi Dursun’a gider ve bir mezar taşı yapmak istediğini, üstüne de “Hastayum dedum inanmadunuz. Ne oldii”? yazısını yazmasını söyler. Bir hafta sonra Temel mezar taşını alarak evine götürür ve Fadime’ye “Fadime’m ben öldüğümde bu taşu mezarımın başuna dik” vasiyetinde bulunur ve günü gelir Temel hakkın rahmetine erer. Fadime Temel’in vasiyetini yerine getirir taşı mezarının başına diker. Mezar taşındaki yazıyı okuyan ve Temel’e inanmayan hemşerileri, Temel’e inanıp bir çare bulmadıklarına yanarak üzülürler. Ancak iş işten geçmiştir yapacakları bir şey kalmamıştır.
Durup dururken Temel fıkrası nereden çıktı dediğinizi duyar gibiyim.
Hepinizin bildiği gibi ülkemizde tüm yasa yollarını tüketen yurttaşlar, son hak arama yeri olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuruyorlardı.
Çoğunlukla hak ve özgürlüklerin ihlali olarak kabul edilen bu başvurular sonucu devletimiz yüklü miktarda tazminata mahkûm olurdu.
Bu durum, hak ve özgürlüklerin ihlaline neden olan iktidarın başarı hanesine eksi olarak yazıldı.
2010 yılında Anayasada yapılan değişiklikle, iktidar yargıyı yeniden yapılandırmak amacıyla bu değişikliğe iki madde koymuştu.  Bunlardan biri, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun (HSYK), diğeri de Anayasa Mahkemesinin yeniden yapılandırılmasıydı.
HSYK’nun yeniden yapılandırılması demek, ayni zamanda bu Kurulun üye seçtiği Yargıtay ve Danıştay’ın yeniden yapılandırılması demekti.
İktidar, bu değişiklikle yargıyı yürütmenin emrine alarak ve yargı bağımsızlığını yok ederek umduğunu buldu ve başarılı oldu.
Anayasa Mahkemesinin yeniden yapılandırılmasında ise iktidar, AİHM’ne başvuru sürecini uzatmak, hatta zorlaştırmak amacıyla ülkede tüketilecek yasa yollarına AYM’ne bireysel başvuru hakkını ekledi.
 12 Eylül 2010 tarihinde Anayasada yapılan bu değişiklikler halkoyuna sunularak %58 evet oyu ile kabul edildi.
Ancak, iktidar bu değişiklikle umduğunu bulamadı. Aksine AYM bireysel başvurularda verdiği kararlarla, fertlerin hak ve özgürlüklerine sahip çıkmakla iktidarda büyük şaşkınlık yarattı.
Doğrusu, o oylamada hayır oyu kullananlarda, AYM’nin yeniden yapılandırılması sırasında atanan üyelerin bu yönde karar vereceklerini beklemediklerinden, şaşkınlık yaşıyorlar.
Bu değişiklikle iktidar umduğunu bulmadığından, şimdi Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlara veryansın ediyor.
O dönemde, bu Anayasa değişikliğinin amacı, bu iki kurumun yeniden yapılandırılmasıyla, yargıyı yürütmenin emrine almayı amaçladığını, diğer maddelerin sos madde olarak bu iki maddeyi gizlemek için getirildiğini, sesimizin çıktığı, kalemimizin yazdığı kadar atlatmaya çalıştık, ama dinletemedik.
İşte, nerden çıktı dediğiniz Temel fıkrasını bunun için yazdım.
İktidar, AYM’nin verdiği kararlar karşısında şaşkınlık yaşarken…
Bu oylamada evet oyu kullanan, “Yetmez ama evet ’çiler” bu gün pişmanlık duyarken….
Bize de…
NE OLDİİ? Demek düştü. 

30.04.2014
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı

30 April



Açlık ve ilaç yokluğundan ölen bir masum daha / Another baby died of starvation and lack of medicines


DARAA

Mücahitler şiddetli çatışmalar sonunda Tal Ashtara'da kontrolü ele geçirdi. / Mujahideen took control over Tal Ashtara along with fierce clashes with regime forces.
https://www.youtube.com/watch?v=3fmQx5liRHo
http://wikimapia.org/#lang=en&lat=32.803725&lon=36.015501&z=15&m=b&tag=516

ŞAM

Meliha'da rejim ile çatışmalar sürüyor. / Clashes continue in Maliha.
https://www.youtube.com/watch?v=j2EkIO5sRPY

Doğu Qalamoun'da çatışan gruplardan Al Faylaq Abdel Rahman / Al Faylaq Abdel Rahman is a group fighting in East Al Qalamon.
https://www.youtube.com/watch?v=KZOSf2Oxvo4

Qalamoun'da mücahitler bugün rejim güçlerinin terk ettiği Mahjourah Taburu'nu ele geçirdi ve Dumeyr Askeri Havaalanı yakınında bir rejim konvoyu hedef alındı. Bir rejim tankı ele geçirildi diğeri tahrip edildi ve Rahoeh Bölgesinde Hizbuşşeytan üyelerine kayıplar verdirildi. / More and more victories have been accomplished by the rebels in Eastern Qalamon after they have liberated today Mahjourah Battalion (Abandoned) and have targeted a convoy near Dumair Military Airport. The heroes have also seized a tank, destructed another one and killed many of Huzbullah members in Rahoeh Area.
https://www.youtube.com/watch?v=DOZ2fw7QwYg&feature=youtu.be

Doğu Qalamoun'da mücahitlerin ele geçirdiği Çimento Fabrikası'ndan görüntüler. / Video of Cement Factory captured by mujahideen.
https://www.youtube.com/watch?v=DfAywUyIlAI

Dün kentte bir okula(Bedreddin el Husni Enstitüsü) rejim tarafından atılan havan mermilerinin isabet etmesi sonucu 14 çocuk şehit oldu. Şunu belirtmem gerekir ki havan atışıyla vurulmuş burası. Havanla vurulduysa hedef alınmış demektir. / 14 boys were killed today and several injured, when Assad’s beasts fired mortar shells hit a school.14 students were killed by mortar shells that landed on Monday on the Badreddin Al Husni INstitute for Sharia Sciences in the Shaghour area of central Damascus. Their names are as follows:


Güney Mutehalliq civarında Hava Kuvv. Muhaberat yakınındaki rejim hedefleri vuruldu. / Mujahideen hit regime points in Southern Mutahalleq near AF Mukhabarat.
https://www.youtube.com/watch?v=94svkhjyLCU#t=10


HALEP

Mücahitler Hava Kuvv.İstihbarat'a yaklaşıyor. / Mujahideen getting closer to AF Mukhabarat by time.
https://www.youtube.com/watch?v=XAE2Tl7-S5c

Mücahitler 2 istişhadi saldırı sonrası Majbel bölgesini geri aldı. 3 rejim tankı vuruldu ve onlarıca rejim askeri öldürüldü. / Mujahideen control back Al Majbal area and killed dozens of regime forces, destryed 3 tanks after 2 martyrdom operations.

Hava Saldırısı sonucu vurulan Ayn Calut okulundan fotoğraf ve görüntüler. Çocuklar öldürülmeden önce yaşayacaklarının resmini çizmiş gibi. Çizdikleri resimlerinin üzerinde kendi kanları var. / Photos and videos of the aftermath of the air strike carried out by the Syrian Air Force on the Ein Jalout School in the Ansari area of central Aleppo this morning where about 30 children and several teachers have died while preparing an exhibit of children’s drawings depicting Syria at war and named “Fingerprint of Hope”.

https://www.youtube.com/watch?v=z1848ir-5T8

Yabancı medyada yüzlerce makale var. Bizim medyanın tümünde zıkkım yok.

https://www.youtube.com/watch?v=tg_Ba855N4g
El Cezire'nin haberi. / News of Al Jazeera





Hava saldırısının sonrasını gösteren videolar. / Videos showing the aftermath of the air strike in the school
https://youtu.be/5FUzVMrUVA8
http://youtu.be/vfkebeB48QM
https://youtu.be/zEKAoI3yt48

Öldürülen  bazı çocukların cenazeleri / Corpses of some of the children killed in the air strike
https://youtu.be/z1848ir-5T8

Photos / Fotoğraflar
Photos taken inside the school / Okulda çekilen fotoğraflar
http://on.fb.me/1mdHuxJ
http://on.fb.me/1lzt2BF
http://on.fb.me/1n2TdR8
http://on.fb.me/1u4XbwI
http://on.fb.me/1kp9ux4

A wounded child / Yaralı bir çocuk
http://on.fb.me/1mdRfMa
Photo showing the school from outside / Okulun dışarıdan fotoğrafı
http://on.fb.me/PRjmGl
Patches of blood in the school / Okuldaki kan izleri
http://on.fb.me/R3QgnO
http://on.fb.me/1jiyZCc
http://on.fb.me/PRoVEK
A photo taken in the school yesterday / Okulda dün çekilen bir fotoğraf
http://on.fb.me/PRmfH5
Photo source / Fotoğraflara kaynak link
https://www.facebook.com/HalabNewsNetwork.HNN.2


Ansari semtinde rejim bombardımanı sonrası görüntüler. Vurulan okulda en az 30 çocuk ve bazı öğretmenler şehit oldu./ Aftermath of regime bombardment on Ansari. In school which was hit at least 30 children and several teachers were martyred.
https://www.youtube.com/watch?v=8tV2KX5d-y4


İDLİB


Rejim bombardımanı kurbanları. / Victims of regime bombardment.
https://www.youtube.com/watch?v=H__9GDHTTqg

Rejim bombardımanlarından korunmak için tarihi Bauda kasabasına sığınan siviller. / Civilians seek refuge in historic village of Bauda to escape regime bombardment.

https://www.youtube.com/watch?v=WEORx_9JCuI

Sarmeen'de rejim bombardımanı sonrası enkaz kaldırma ve cenazeleri alma çalışmaları. / Pulling out bodies in Sarmeen after regime bombardment.
https://www.youtube.com/watch?v=-FcBWWK3hP4


LAZKİYE

Kasab civarındaki çatışmalardan. / Scenes from clashes in Kasab vicinity.
https://www.youtube.com/watch?v=AyBx0XXdW8g

Kule 45 yakınında Tow füzesiyle vurulan rejim tankı. / A regime tank is hit in Tower 45 vicinity with Tow missile.
https://www.youtube.com/watch?v=cfIPr35h0es

Kasab'dan görüntüler bulunan bir haber. / Scenes from Kasab.
https://www.youtube.com/watch?v=-iEk-gUlNP8

Kule 45 civarındaki çatışmalar. / Clashes in vicinity of Tower 45.
https://www.youtube.com/watch?v=zcXyTAkVMsc&feature=youtu.be

Samra'da rejim güçlerini kuşatan mücahitler çatışıyor. / Mujahideen clashing encircled shabbihas in Samra.
https://www.youtube.com/watch?v=FusopduuQLk












29 Nisan 2014 Salı

Mısır’da idam, Türkiye’de gaz ve kurşun! - Tünay Süer

Mısır’da idam, Türkiye’de gaz ve kurşun! - Tünay Süer
Sultan Erdoğan 1 Mayıs için son noktayı koymuş.
Taksime izin yokmuş!
Yenikapı'da miting yapabilirsin. Burası bana ufak geliyor diyorsan Maltepe'ye git miting yap diyormuş.
Burası bizim kutsalımızdır diyen sendika başkanına da;
“Lafa bak ya, nasıl kutsalsa...
Belli bir kabir ziyareti yapacaksan, anıt ziyaret edeceksen çelenk koyarsın ”
Demiş.
Burada belli bir kabir ziyareti yapacaksan sözleri akla iki olasılığı getiriyor.
Birincisi Atatürk ‘e tahammül edemediği için kendi yandaş kitlesine sanki orada toplanan halk Atatürk heykeline tapmaya gidiyormuş havasını yaratmaktır.
 İkincisi ise Gezi olaylarından sonra tüm dünyada ve Türkiye’de karizmasının çizilmesi ve yüz binlerin orada toplanması ile Gezi olaylarının alevlenmesi korkusudur.
Oysa işçiler için Taksimin çok önemli olduğunu aslında bilmektedir.
Taksim meydanı 1977 Kanlı 1 Mayıs olayları nedeniyle, 1 Mayıs’ın simgesi haline gelmiştir.
Elbette orası kabir değildir ama 1977 de 500 bin kişiyle en geniş katılımlı 1 Mayıs toplantısı yapıldığında göstericilerin üzerine ateş açılmış 34 kişi orada hayatlarını kaybetmiştir.
Bundan ötürü Taksim Meydanı tüm işçilerin sembolü olmuştur.
Kazancı yokuşunda o kanlar kurumuş, üzerinden çok yıllar geçmiş olsa da, kalplerde dün gibi acılar taze kalmış hiçbir zaman unutulmamışlardır.
İşte arkadaşlarını, yakınlarını kaybettikleri yerde anmaları, birer karanfil bırakmaları bunun için çok önemlidir.
Anayasa Mahkemesinin kararları gayri milli diyen bu zihniyet anayasal hak olan toplantı ve gösteriye başına buyruk izin yok diyor.
Gereğini yaparım diyor.
Gereği neymiş?
39 binlik polis ordusu ile halkın üzerine gaz, plastik ve gerçek kurşun sıktırarak orada emek bayramını kutlamak isteyen kitleyi püskürtmek veya sakat bırakmak hatta ölümlerine sebep olmak.
Halkı korkutmak ve eve kapatmak!
Bunun için yeni TOMAlar alındı.
Şimdi iki türlü, içinde ne olduğu belli olmayan su sıktıracakmış. Birisini yetmemiş daha güçlü su sıkacaklarmış.
Dünyada yurttaşıyla bu kadar çatışan, potansiyel düşman gören, toplumu taraf ve karşı taraf diye ikiye bölen kaç ülke yönetimi vardır?
Kaç başbakan vardır?
Kendi saltanatı uğruna halkına bu kadar zulüm yapanların sonlarını tarihte okuduk ve gördüklerimiz oldu.
Bugünkü gurup konuşmasının arasında “korkan bir millet geleceği inşa edemez “ dedi.
Bu milletin adı Türk Milletidir ve geleceğini inşa etmek için yedi düvel ile çarpışmış, çok can kaybetmiş, öyle cumhuriyeti kurmuştur.
Korkak mıdır değil midir onu yedi düvele soracaksın ey başbakan!
Mısırda yaşanan olaylar için “Haklarını arayan insanların tutuklanmasını ve idamla yargılanmalarını kaygıyla takip ediyoruz” diyor.
Bırak hak aramayı, bayram kutlamak isteyen onca emekçiye karşı bile düşmanınmış gibi davranıyorsun.
Mısır’da idam Türkiye’de gaz ve kurşun!
Arada bir tek ilmek mi var?
Mısırdaki idama karşısın ama Irak’ta bir milyonu aşkın Müslüman Amerikan askerleri tarafından çeşitli işkencelerle öldürülürlerken, kadınların ırzlarına geçilirken sen, Amerikan askerlerinin salimen yurtlarına dönmeleri için dualar ediyordun.
“Eğer insanın değeri varsa, bunu kim olursa olsun ortaya koymak zorundasınız” demen hiç inandırıcı değil çünkü sen kendi ülkendeki senden olmayan insanlara hak tanımıyorsun.
12 yıllık iktidarında tam 12 bin 350 işçimiz iki kuruş kazanç için iş kazalarında hayatlarını kaybettiler.
Onların sağlıksız koşullarda çalıştırılmaları seni ilgilendirdi mi hiç?
Kılın kıpırdamadı,
İşçiler için ne yaptın?
Onlarca çocuk babası kaldı, onlar için ne yaptın?   
Şehit ailelerimiz için ne yaptın?
Şimdi kalkmış bir başka ülkenin insanlarına acıdığını, “Allah'a bunun hesabını veremem” diye konuşuyorsun.
Hiç inandırıcı olmuyor kusura bakma.
Ermenilere taviz niteliğinde bilmem kaç dilde açıklama yapıyorsun.
"Çok büyük acılar çekmiş bir millet olarak, yeryüzündeki her milletin acılarını anlarız"
“Mustafa Kemal tüm cepheleri görmüştü. Açık söylüyorum, yüz yıl öncenin kinine takılıp kalsak, bugün bölgemizdeki hiçbir ülkeyle iyi ilişkimiz olamaz” diyorsun ya;
Önce Mustafa Kemal Atatürk demeyi öğrenmelisin.
Sonra Türk Milletinin hiçbir düşmanına kin tutmayacak merhametli, bayrağına saygılı olduğunu da öğrenmelisin.
Atatürk’ün İzmir’in kurtuluşu esnasında basıp geçmesi için yoluna yere serilen Yunan bayrağına basmaması ve bayrağı yerden kaldırtması olayını okudun mu acaba?
 Yaralı düşman askerini sırtında taşıyıp hastaneye yollayan kahramanlarımızı tarih te yazıyor yedi düvel de biliyor.
Alman Cumhurbaşkanı'na Türklerin evleri kundaklanıyor, bunun hesabını Almanya soramıyor, gelip bize akıl veriyor, sen o aklı kendine sakla diyorsun.
Bunun hesabını ilk önce bu cumhuriyetin başbakanı olarak senin sorman gerekmez mi?
Niye elin adamına çatıyorsun?
İşçilerin taksime çıkmasını engellemeye kalkman yeni bir kaos yaratmak içindir.
Sen polislerini Tomalarını, akreplerini saldırtmazsan hiç bir şey olmayacağını, birkaç konuşma ve slogandan sonra herkesin neşe ile evlerine döneceğini biliyorsun.
Kaç kez oldu bu? Kime ne zararı oldu?
Amacın ülkeyi karıştırmak sanırım.
Hangi akla hizmeten memleketin ana muhalefet liderini savcılığa çağırtıyorsun?
Bunlar prova değil mi?
Başkanlık derken başkanlığı sultanlığa çevirip başımıza alikıran baş kesen olmak istiyorsun.
Ne parti bırakacaksın ne de özgürlük.
Buldun karşında yumuşak muhalefeti vur vurabildiğin kadar.
Ama yağma yok!
Bu ülkeye özgürlüğü, cumhuriyeti getiren CHP kısa zamanda toparlanacak Türk halkı ile karşına dikilecektir.
Çünkü Türkiye Brunei Sultanlığı değil, Atatürk’ün kurduğu bir cumhuriyet ile yönetilen bağımsız bir ülkedir. Atatürk iliklerimize kadar işlemiştir.

Tünay Süer

29 April


Güncelleme tamamlanmadı...
Updates not completed yet for 29th.


Kuşatma altındaki kardeşlerimizin bir öğünü / Meal from the besieged Homs



HUMUS

Rejim yanlısı Zahra semtinde Nusret Cephesinin düzenlediği bombalı araç saldırısında 35'ten fazla kişi öldü. / JAN made a car bomb attack in pro regime Zahra district which killed more than 35 people.
http://wikimapia.org/#lang=tr&lat=34.730750&lon=36.732616&z=16&m=b&tag=516




ŞAM

Qaboun'da otoyol üzerinde rejim askerlerine ait cesetler. / Corpses of regime soldiers on int. highway in Qaboun.
https://www.youtube.com/watch?v=5HVSMNaLUOE

Jobar'daki çatışmalardan. / From clashes in Jobar.
https://www.youtube.com/watch?v=ndtA42vf-8s
https://www.youtube.com/watch?v=RqO7NwlhzCc

Mücahitler Dumeyr Havaalanını vuruyor. / Mujahideen shelling Dumeyr Airport.
https://www.youtube.com/watch?v=jvbbTvtHjCg

Mücahitler Qalamoun'da Raz al Maara dağında bir baskın sonucu rejim noktalarını ele geçirdi. 14 rejim askeri öldürüldü ve 1 tank vuruldu. / Mujahidenn regained the regime spots in Raz Al Maara mountain after a flash operation. 14 of regime forces killed and 1 tank destroyed.

Qalamoun'da mücahitlerin ilerleme sağladığına dair Orient TV'nin bir haberi. / News from Orient TV telling that mujahideen in Qalamoun are advancing.
http://www.youtube.com/watch?v=9fI9-iJ-E6A

Saghour'da Badruddin al Husni Enstitüsünü vuran havan bombardımanı sebebiyle en az 17 sivil öldü ve çok sayıda sivil yaralandı. / At least 17 civilians were killed and many others injured as a result of regime mortar shell landed on Bardu Din Alhusni Institute in Al Saghour.

HALEP

Mücahitler Hava Kuvv. İsth. binasına 50m. mesafedeler. / Mujahideen came 50m.s close to AF Int. building.
https://www.youtube.com/watch?v=q3ucbZdzeg4

Marea'da enkaz altındaki bir sivili kurtarma çabaları. / In Marea people trying to retrieve an injured civilan WHO got trapped and buried alive by ASSadi missiles, bare hands of epically brave and noble Syrians.
https://www.youtube.com/watch?v=Hki7wqNZvhk

Rejim Mare'yi vurdu. / Regime hit Mare.
http://www.youtube.com/watch?v=T60JNhtUqYk
http://wikimapia.org/#lang=en&lat=36.477067&lon=37.195587&z=12&m=b&tag=516


LAZKİYE

Enfal operasyonundan son haberler:
Rejim güçleri aşağıda sayılan cephelerde herhangi bir ilerleme sağlayamadı. / Al Anfal battle, Lattakia Rif, last report : Regime forces have failed in their attempt to infiltrate and werent’t able to regain any area :
1. the sea front of AL Samra / Samra sahili cephesi
2. Tower 45 / 45.Gözlem Karakolu
3. Al Nasr Mountain vicinities / Nasr Dağı civarı
4. Tshelma vicinities / Chalma dağı civarı

Süren çatışmalar / Ongoing clashes
Rejim Samra'yı sahilden tekrar ele geçirmeye kalktı fakat mücahitler bir botu vurduktan sonra geri çekildiler. Rejim güçlerinin bir kısmı hala kayalıklarda saklanıyor. / As for Al Samra sea front: the regime attempt to regain Samra from the sea front has failed. Regime forces were forced to reatreat after rebels destroyed a boat. Some of the forces are still hiding among the rocks.

DARAA

Nawa'daki rejim bombardımanı durmuyor. / Nawa is bombed by regime continously.
https://www.youtube.com/watch?v=8g02oe1kodI













950818ptpo

27 April

27 Nisan güncellemeler tamam...
27 April updates finished.


Excellent reporting from @arisroussinos, embedded with the SRF’s Wolves of Sahl al-Ghab in Idlib

QUNEYTİRA

Muhalif güçler tarafından ele geçirilen Batı Tal Ahmar'dan görüntüler. / A very good close up view of the summit fortifications of the liberated eastern Tal Ahmar (Red Hill) in Quneitra.
http://www.youtube.com/watch?v=jA_JSS9EJMs
http://wikimapia.org/#lang=en&lat=32.991027&lon=35.900499&z=17&m=b&search=nawa

http://www.youtube.com/watch?v=0aoTXEjQV0Y
http://www.youtube.com/watch?v=BmZokPDown4
http://www.youtube.com/watch?v=ObBGOwX_RpE
http://www.youtube.com/watch?v=MfuNBNfgCQI
http://www.youtube.com/watch?v=nkVaAhWirpo
Tal Ahmar'da ele geçirilen ganimetlerden. / Spoils seized in the Eastern Tal Ahmar (Red Hill) base after its liberation.

http://www.youtube.com/watch?v=INeHGAnita8
Ele geçirilen 2 Gvozdika ve 1 Tank. / At least 2 Gvozdika and a tank captured


ŞAM

Qalamoun mücahitleri Rankous'ta bir baskınla 10 rejim militanını öldürdü ve bir 4x4 pikabı ganimet aldı. / A successful ambush was carried out by the rebels in Qalamon as they managed today to kill 10 of Assad’s soldiers and Huzbullah members in Rankous Farms and they have seized a 4×4 truck.

Mücahitler Doğu Qalamoun'da bir hava savunma noktasını ele geçirdi. / Mujahideen captured an air defense base in the eastern Qalamoun region in northern Damascus province.
http://www.youtube.com/watch?v=XJnoyOCZAKk


İDLİB

Han Şeyhun'da ele geçirilen rejim noktalarında bir muhalif komutanla yapılan bir gezi.  / Tour with an opposition officer across many seized/destroyed Assad regime checkpoints,barriers and bases in Khan_Sheikhoun.
http://www.youtube.com/watch?v=pgpUK9J23t8


HALEP

Mujahideen blew up a regime building in the city. At least 20 soldiers were killed. Baas Binasında gerçekleşen 2.patlama sonucunda da Operasyon Odasına mensup 6 rejim subayı öldürüldü. / Mujahideen blew up the chamber of industry building in old #Aleppo. The building is completely gone. 6 SAA officers from Op. Mil. room in old #Aleppo were killed during the 2nd explosion that took place in Baath Building.
http://www.youtube.com/watch?v=bv0mCutflcY
Baas Partisinde gerçekleşen patlama /  2nd explosion that took place in Baath Building


HAMA

Bugün Qumhane'nin civarında şiddetli çatışmalar sürdü. / There was heavy clashes today on the outskirts of Qomhana, rebels are on the doorstep of Hama.
http://wikimapia.org/#lang=en&lat=35.196537&lon=36.735063&z=15&m=b

28 April


28 Nisan Güncelleme tamamlandı
28 April updates finished


HALEP



IŞİD'in ayrılmak isteyen muhacirlerden 13'ünü infaz ettiği diğerlerini ise tutsak ettiğine dair bir habere rastladım. / I came by some news claiming that ISIS executed 13 muhajir who wanted to defect and arrested others.


DEYR EZ ZOUR

EbuKemal Taburu IŞİD ile çatışmak üzere ilerliyor. / Al Boukamal batallion heading to fight Daesh(ISIS).
http://www.youtube.com/watch?v=b-uZaxVkz1E


QUNEYTİRA

Nusra tarafından Tal Ahmar'ın Doğusu ele geçirildikten hemen sonraki açıklama. / Statement after the first moments of liberation of Eastern Tal Ahmar by JAN.
http://www.youtube.com/watch?v=1bW_J_60J8o

Tal Ahmar ele geçirildikten sonraki görüntüler. / Video after Tal Ahmar liberated.
http://www.youtube.com/watch?v=9z2mB6c2akE

HALEP

Kentin Kallesh semtinde rejim bombardımanı sonrasını gösteren 8dk.lık video. Kötü görüntüler. / 8 minute video of the horrific aftermath of a barrel bomb attack on the Kallaseh district of Aleppo.
http://wikimapia.org/#lang=en&lat=36.192811&lon=37.147490&z=15&search=kallaseh

İC'ye bağlı mücahitler Eski Halep'te Hizbuşşeytan'a ait bir binayı havaya uçurdu.  / IF mujahideen blasted an Hezbossatan compound in old city.
http://www.youtube.com/watch?v=tTBaRv8MY0M

Hava Kuvv.İstihb. binasını gören Adalet Sarayı binasında Nusra bayrağı dalgalanıyor. / Nusra Flag flying on the Justice Palace overlooking Air Force Intelligence building.
http://www.youtube.com/watch?v=c7wAH_PQxjI 


ŞAM

Mücahitler Doğu Qalamoun'da başlattıkları Çöl Fırtınası Operasyonunun dördüncü gününde Çimento Fabrikası ve yanındaki askeri noktayı ele geçirdi. Şam-Bağdat karayolu da operasyonun başlangıcından beri mücahitler tarafından kesilmiş durumda. / Consecutive victories have been achieved in the battle of Desert Storms in eastern Qalamon for the forth day as the rebels have took full control of Cement Plant and its military detachment. The rebels have also cut the international highway since the first day of the battle.
http://www.youtube.com/watch?v=cnMnr632kjU 
http://www.youtube.com/watch?v=IJBEsyS_oQI 

http://www.youtube.com/watch?v=f60lEtjRGu0
Jaroeh Kuyusu mücahitler tarafından ele geçirildi / Ahmad Al-Abdo Brigades : clashes inside Jaroeh (Well) Battalion and taking control of it

http://wikimapia.org/#lang=en&lat=33.735475&lon=37.014656&z=13&m=b&search=dumayr
Muhtemelen çimento fabrikası burası / Possible location of Cement Plant

 http://www.youtube.com/watch?v=ASkbrGSSiJE
Dumayr Havaalanı üzerinde düşürülen uçağa ait görüntü. / Video of warplane shot down on Dumair Airport.


 

Mücahitler Jobar'da bölgeye Garajlar bağlantısı ve Arfa bağlantısı bölgelerine tanklar eşliğinde sızmaya çalışan rejim güçlerine saldırdı. İki tanesi öldürüldü beşi yaralandı. Öldürülenlerin cesetleri ele geçirildi ve silahları ganimet alındı. / Mujahideen ambushed Assad’s forces at the outskirts of Jobar, during their attempt to infiltrate the Garages junction and Arfa junction backed by tanks and artillery, killing 2 and wounding 5. Their bodies have been retrieved and weapons seized.

Doğu Qalamoun'da başlatılan Çöl Fırtınası operasyonu beşinci gününde. Mücahitler bugün Kimya Taburu ve Safa Café'yi tamamen ele geçirdiğini duyurdu. Strela Taburu(Hava Savunma Taburu) mücahitler tarafından ele geçirildi. Böylelikle mücahitler Dumeyr Havaalanı ile Sean(çeviri hatası olabilir bu kelime) Havaalanı arasındaki tüm bölgeyi ele geçirmiş oldu. 70'ten fazla rejim askeri öldürüldü ve
The battle of Desert Storms in Eastern Qalamon is still going on for the fifth day as the rebels declared today the full control of Chemistry Battalion and Strela Battalion(Air Defence Battalion. Thus, the entire region between Dumair Airport and Sean Airport was liberated. Also, more than 70 of Assad’s soldiers were killed and the leader of Band 20 was injured in addition to bombing the international gas line in Qalamon after the negotiations with Assad’s regime have failed.
http://www.youtube.com/watch?v=NXUVASQwDr0
Mücahitler Jaroeh Kuyusunu havanla vuruyor. /The rebels targeting Jaroeh Well with mortars preparing to break in.
http://www.youtube.com/watch?v=zBN2yzBK7ro
Mücahitler Jaroeh Kuyusunda 23mm.topu antitank füzesiyle vuruyor. / Mujahideen destroying 23mm machinegun during the battles in Jaroeh Well.
http://www.youtube.com/watch?v=6cInJ-64v4g
Çatışmalarda ele geçirilen 23mm. top / 23mm.Cannon seized in clashes
http://www.youtube.com/watch?v=VYsCRU0GgoQ
Mücahitler Strela Taburunda  / Ahmad Al-Abdo Battalions in Strela Battalion
http://www.youtube.com/watch?v=QsqVPSm3F2w
Ahmed elAbdo Taburu Şam-Bağdat karayolu üzerinde / Ahmad Al-Abdo Battalions and video showing Damascus _ Baghdad highway




ALLAHU EKBER! Al-Shabab Al-Sadqeen Taburuna bağlı mücahitler Qalamoun'da Dumeyr Havaalanı yakınında bir rejim uçağını düşürdü. / Mujahideen of Al-Shabab Al-Sadqeen Brigade shot down a regime warplane in Qalamoun near Dumair Airport.
http://www.youtube.com/watch?v=hxgFMyIyzpg#t=19

LAZKİYE

http://www.youtube.com/watch?v=t1OdidhiXZk
Öldürülen rejim askerleri / Killed regime soldiers

Tselma'da mücahitler diğer bir grup mücahidi çembere alınmaktan kurtarıyor. / In Tselma mujahideen save another group of mujahideen from a siege.
http://www.youtube.com/watch?v=LgVYAVIETm0
http://www.youtube.com/watch?v=oZ_TD_DMKDg

155a 


26 April



Tamamlanacak...
To be completed...

28 Nisan 2014 Pazartesi

MISIR'DA 683 İDAM KARARI

Mısır'da, aralarında Müslüman Kardeşler Teşkilatı Rehberlik Konseyi Başkanı Muhammed Bedii'nin de bulunduğu darbe karşıtı 683 kişi hakkında idam kararı verildi. Mahkeme dosyayı müftüye gönderdi. Daha önce 529 kişi hakkında idam kararı verilmişti.



Yargı kaynaklarından alınan bilgiye göre, Minya Ceza Mahkemesi, "şiddete teşvik ve karakollara saldırı" iddiasıyla yargılanan darbe karşıtı 683 kişi hakkında ilk kararını açıkladı. Aralarında Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) Rehberlik Konseyi Başkanı Muhammed Bedii'nin de bulunduğu darbe karşıtı 683 kişi hakkında daha idam kararı veren mahkeme dosyayı müftüye sevketti.

Mahkeme, 683 kişi hakkında verilen idam hükmüne ilişkin kararın 21 Haziran'da sanıkların yüzüne okunmasına karar verdi.

27 Nisan 2014 Pazar

İçeriği doğru, ya zamanlaması? - Gündüz Akgül

İçeriği doğru, ya zamanlaması? - Gündüz Akgül
Anayasa Mahkemesinin 52. Kuruluş yıldönümünde iktidarı, daha doğrusu Başbakanı sert bir üslup ve içerikle eleştiren Haşim Kılıç’ın açıklamalarından sonra, Haşim Kılıç’ı topa tutan Bakanlar ve yandaşlar ile Haşim Kılıç’ı destekleyenlerin demeçleri gündeme damgasını vurdu ve daha uzun bir süre gündemde kalacağı görünüyor.
Ülkemizde demokrasinin bütün kurum ve kuralları ile uygulanmadığını, yargı bağımsızlığının yok edildiğini, güçler ayrılığına rahmet okunduğunu neden göstererek, konuşmanın hemen sonrasında yazdığım “Bıçak kemiğe dayanınca” başlıklı yazımla Haşim Kılıç’ın sert üslubuna karşın, konuşmasının içeriğine katıldığımı belirtmiştim.
Bu yazımda ise katıldığım içeriğine karşın, konuşmanın zamanlamasını ele alıp Haşim Kılıç’a soracaklarımı dile getirmek istiyorum.
Sayın Kılıç, hukukçu olmadığı halde,  1990 yılında 40 yaşında iken Turgut Özal tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildi.
O dönemde görevde olduğum için Sayın Kılıç’ın, siyasi içeriği bulunan parti kapatma, Türban ve İmam Hatip Okulları ile ilgili davalarda ne yönde oy kullandığı çok iyi bilenlerdenim.
Gerek AKP’nin orijini (kökeni) olan partilerin, gerekse AKP kapatma davasında hiç sapma göstermeden daima bu partilerin kapatılmaması yönünde oy kullanmış ve tarafını hiç gizlemeden açıklamıştır.
Hatta AKP’nin kapatılma davasında, 6 üye kapatılmasını, 5 üye kapatılmaması yönünde oy kullanırken, Haşim Kılıç kapatılmamasını isteyenlerin yanında oy kullanmıştı. Nitelikli çoğunluk elde edilmediğinden kapatılma reddedilmişti.
Ancak, partinin “laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu” gerekçesiyle Hazine yardımının kesilmesi kararlaştırılmıştı. Bu karar, 10 üyenin kabul, 1 üyenin ret ile alınırken, Haşim Kılıç ret oyu veren tek üye idi.
Bu davranışlarında ötürü de iktidar partisinin beğenilerini hak etmişti.
Anaysa Mahkemesi Üyesi, Başkan Vekili ve Başkanı olduğu dönemlerde tarafını hiç değiştirmemiş ve bu konuda basında da birçok haber çıkmıştır.
Bunları açıklamamın nedeni asla geriye dönüp hesaplaşmak değil, Haşim Kılıç’ın, bu gün ne tarafta olduğunu açıklamaya çalışmaktır.
AKP iktidarda olduğu 12 yıldan beri Başbakan, yargıya ve yargı kararlarına, aleyhinde olduğu zamanlar hep ayni sert eleştirileri yapmış, aşağılamış ve hakarete varacak tarzda konuşmuştur.
Örneğin;
 -“Mahkemenin bu konuda söz söyleme hakkı yoktur. Söz söyleme hakkı din ulemasınındır.” (2005)
-“Efendi bu senin değil, Diyanet’in işi” (2006)
- “Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı, Yargı açısından yüzkarasıdır.” (2007)
-“Ben de 3 kuruş ceza alıyorsam. Ben de bu cezayı hak ettim demeliyim. Ama neresinden bakarsanız yanlış. Hukuk bu kadar zedelenmemeli. (2008)
-“Meslek liselerinin ideolojik bakışla dışlanmasını bu ülkenin geleceğine vurulmuş acımasız bir darbe olarak görüyorum, Başbakan İmam Hatip mezunu olduğu için mi yapıyorsunuz, karar ideolojiktir, ülkenin geleceğine vurulmuş acımasız bir darbe olarak görüyorum.” (2010)
-Anayasa Mahkemesi ve Danıştay'ın kimi kararları bizi çıldırtmıştır (2010)
-“Yargılık bir durum söz konusu değil. Paralel yapıyla alakalı bir durum olabilir. Kimse bu binanın yapılmasına engel olamaz, kimse de bu binayı yıkamaz. Güçleri yetiyorsa gelip yıksınlar. Yürütmeyi durdurdular, bu binayı durduramayacaklar. Açılışını da yapacağım.” (2014)
-“Bir vatansever savcı çıktı, casusluk faaliyetleri ve dinlemeler için soruşturma başlattı. Bazı zanlılar tutuklandı. Aradan birkaç gün geçmeden o paralel çete devreye girdi. Paralel yapının yargıdaki uzantıları zanlıları serbest bırakıyor, Devletin koridorlarından çeteleri nasıl kovduysak, adliye koridorlarından da o şebekeleri temizleyeceğiz...” (2014)
O günden bu güne kadar neredeyse Anayasa Mahkemesinin 9. Kuruluş yıldönümü geçmiş, Sayın Kılıç, tüm konuşmalarında bunları es geçerek Başbakanın eleştirilerini gündeme alıp yanıtlamamıştır.
17 Aralık yolsuzluk operasyonundan sonra, 12 yıldır birlikte devleti yöneten AKP ile Cemaatin arası açılınca, karşılıklı olarak kılıçlar çekilerek yaylım ateşine başlanmıştır.
Sanki şimdiye kadar yargıya bir şey söylenmemiş gibi sesini çıkarmayan Kılıç, Twitter‘in kapatılmasından sonra Anayasa mahkemesinin açılış karar üzerine, Başbakan Mahkemeyi hedef alarak, “Anayasa kurumu çıkıyor milletin haklarını savunacağı yerde uluslararası şirketlerin ticari hukukunu savunuyor. Mahkeme kararın uygulayacağız ama saygı duymuyorum. Milli bulmuyorum. Herkes konumunu bilecek, sınırlarını bilecek.” Deyince, Haşim Kılıç, yargıya yapılan baskıyı, aşağılamayı ve hakareti hatırlamış ve meşhur konuşmasını yapmıştır.
Keşke Haşim Kılıç yargının bu şekilde vesayet altına alınmasına çalışıldığı ilk günden beri bu konuşmayı yapabilseydi.
Yapmadığına göre Haşim Kılıç, şu anda oluşan ve ortalığı toz dumana boğan ortamda safını seçmiştir kanaatindeyim.
Öyle de olsa iyi ki konuştu diyorum.
Sayın Kılıç Konuşmanızın içeriğine katılıyorum.
Ancak zamanlamasında geç kaldığınızı söylemek zorundayım.
Gönül istedi ki bu konuşmayı Haşim Kılıç değil, şimdiye kadar demokrasi, özgürlük, insan hakları ve yargı bağımsızlığı savunan ve bu konuda bedel ödemiş bir aydın yapsaydı.
Ama yapılmadı….

27.04.2014
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı

26 Nisan 2014 Cumartesi

3.DÜNYA SAVAŞI ÇIKABİLİR

'3.Dünya Savaşı çıkabilir'

Rusya'nın Ukrayna sınırındaki askeri tatbikatı devam ederken dün silahlı milisler Ukrayna ordusuna ait bir helikopteri düşürdü. Ukrayna Başbakanı, "Rusya 3'üncü Dünya Savaşı çıkarmak istiyor" uyarısında bulundu.

Ukrayna ordusunun önceki gün ülkenin doğusunda Slavyansk'ta operasyon başlatılıp Rus yanlısı milisleri öldürmesinin ardından savaş noktasına gelen gerginlik devam ediyor.

Rusya, milislerin öldürülmesine Ukrayna sınırında önceki gün yeni bir askeri tatbikat başlatarak karşılık vermişti. Ukrayna Savunma Bakanlığı, dün Rus askerlerinin Ukrayna sınırına 1 km mesafede askeri tatbikat yaptığını ve savaş uçaklarının bölgeye çok yakın uçtuğunu açıkladı. Dün ayrıca Donetsk'teki Slavyansk kasabası yakınında Rus yanlısı güçlerin kontrol ettiği Kramatorsk kasabasında, Ukrayna ordusuna bağlı Mi-8 tipi helikopter uçuş pistinde iken vuruldu. Helikopter, kısa sürede infilak etti. Helikopter pilotunun patlamadan sağ kurtuldu. Slavyansk milisleri lideri Vyacheslav Ponomaryov, helikopteri kendilerinin vurduğun açıkladı.

KİEV PANİKTE: Ukrayna Başbakanı Arseniy Yatsenyuk, Rusya'nın "askeri ve siyasi" olarak Ukrayna'yı işgal etmeye hazırlandığını söyledi. Yatsenyuk, "Putin resmen intikam alıyor. Sınır bölgesinde tatbikat başlatmasının amacı ise Batı'yı bizden uzaklaştırmak. Putin'in başlattığı bu tehlikeli oyun, tüm Avrupa güvenliğini tehdit ediyor. Dünya İkinci Dünya Savaşı'nı unutmadı, Rusya ise Üçüncü Dünya Savaşı'nı başlatmak istiyor" uyarısında bulundu.

25 Nisan 2014 Cuma

Bıçak kemiğe dayanınca! - Gündüz Akgül

Bıçak kemiğe dayanınca! - Gündüz Akgül
Ülkemizde o kadar çok olağandışı olaylar oluyor ki bu olaylarla ilgili amatörce yazı yazmaya başladığımda, uzun deneme ve gözlemlere dayanılarak söylenmiş ve halka mal olmuş özdeyişlerden, yazı konusu olaya cuk oturanları kullanmaktan keyif alıyorum.
Anayasa Mahkemesinin kuruluşunun 52. Yıl töreninde, Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç’ın yaptığı konuşma birçok özdeyişe cuk diye oturduğundan, bu özdeyişleri belirtmek istiyorum.
-Etme, bulma dünyası, / Rüzgâr eken, fırtına biçer, / Ne ekersen, onu biçersin, / Bıçak, kemiğe dayandı.
75 yaşında ve 30 yılını yargıda geçirmiş biri olarak, Haşim Kılıç’ın, bu gün yaptığı konuşma üslubu ve içeriği, tonunda bir konuşmaya tanık olmadım.
Haşim Kılıç’ın konuşmasının üslubuna ve içeriğine katılıp katılmadığımı yazının sonuna bırakarak, neden böyle bir konuşma yaptığının nedenleri üzerinde durmak istiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti,  demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Yurttaşlar,  kendileri ait egemenlik haklarını yetkili organlar eliyle kullanır.
Bu organlar, Yasama, Yürütme ve Yargıdır.
Bu organların birbirlerinden bağımsız çalışmasına da güçler ayrılığı diyoruz.
Ne yazık ki AKP iktidarı döneminde, güçler ayrılığına rahmet okunmuş, tüm güçler tek elde (daha doğrusu tek kişide) toplanması için Anayasaya aykırı her türlü yasal düzenleme yapıldığından, çoğu Anayasa mahkemesinden geri dönmüştür.
Yargı konusunu düzenleyen ve Anayasada yer alan,
- İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. (Md.125)
-Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler. (Md.138)
-Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler. (Md.140)
-Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar. (Md.153)
Kurallar, bir anayasa maddesi olarak orada yazılı olmasına karşın uygulama acaba bu yönde midir?
Bu sorunun doğru yanıtı, iktidarın yargıya bakış açısıyla ancak verilebilir
Çeşitli yargı kararlarını beğenmeyen Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın, yargı hakkındaki sözlerine baktığımızda;
- “Mahkemenin bu konuda söz söyleme hakkı yoktur. Söz söyleme hakkı din ulemasınındır.”
 -“Efendi bu senin değil, Diyanet’in işi”
- “Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı, Yargı açısından yüzkarasıdır.”
-“Ben Türkiye Cumhuriyeti Başbakanıyım. Neymiş birine 'Sayın' demişim. Açılan davada üç kuruşluk tazminat davası... Ne demek bu. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nı manevi tazminata mahkûm ettik. Hukuk bu kadar zedelenmemeli. Nefislerimizi bu kadar tatmin etme yoluna gitmemeliyiz.”
-"Bizler milli iradenin üstünde bir irade tanımıyoruz…….. Bu karar her şeyden önce parlamentonun yetkilerini de dışlayan bir karar olması sebebiyle milli egemenlik noktasında da tartışılacak bir karardır. Takdir edersiniz ki bununla ilgili olarak da ülkemizin geleceği noktasında şunu da açık net söylemek zorundayım; Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın üstünde değildir"
- “Meslek liselerinin ideolojik bakışla dışlanmasını bu ülkenin geleceğine vurulmuş acımasız bir darbe olarak görüyorum, Başbakan İmam Hatip mezunu olduğu için mi yapıyorsunuz, karar ideolojiktir, ülkenin geleceğine vurulmuş acımasız bir darbe olarak görüyorum.”
-''Anayasa Mahkemesi ve Danıştay'ın kimi kararları bizi çıldırtmıştır''
-“Yargılık bir durum söz konusu değil. Paralel yapıyla alakalı bir durum olabilir. Kimse bu binanın yapılmasına engel olamaz, kimse de bu binayı yıkamaz. Güçleri yetiyorsa gelip yıksınlar. Yürütmeyi durdurdular, bu binayı durduramayacaklar. Açılışını da yapacağım.”
- “Bir vatansever savcı çıktı, casusluk faaliyetleri ve dinlemeler için soruşturma başlattı. Bazı zanlılar tutuklandı. Aradan birkaç gün geçmeden o paralel çete devreye girdi. Paralel yapının yargıdaki uzantıları zanlıları serbest bırakıyor..”, “Devletin koridorlarından çeteleri nasıl kovduysak, adliye koridorlarından da o şebekeleri temizleyeceğiz...”
-“Anayasa kurumu çıkıyor milletin haklarını savunacağı yerde uluslararası şirketlerin ticari hukukunu savunuyor. Mahkeme kararın uygulayacağız ama saygı duymuyorum. Milli bulmuyorum. Herkes konumunu bilecek, sınırlarını bilecek.”
Başbakan, kendisi ve partisi aleyhine verilen mahkeme kararlarını ve bu kararları veren mahkemeleri, küçümser bir üslupla aşağıladığı ve hakarete varan söylemlerle suçladığı görülmektedir.
İktidar başının yargıya ve yargı kararlarına bakış açısı bu olunca yukarıda sorduğumuz sorunun yanıtına geçelim.
Demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile uygulandığı, güçler ayrılığının eksizsiz uygulandığı parlamenter sistemde;
Haşim Kılıç’ın, üslubu doğru mudur?
Kesinlikle hayır.
Haşim Kılıç’ın, konuşmasının içeriği doğru mudur?
Kesinlikle hayır.
Böyle bir düzende yargıçlar sadece kararları ile konuşur.
Ülkemizde demokrasinin bütün kurum ve kuralları ile uygulanmadığına, yargı bağımsızlığının yok edildiğine, yargı kararlarının uygulanmadığına, güçler ayrılığına rahmet okunduğuna inanıyorum.
Yargıda bıçak kemiğe dayanmıştır. Günün birinde mutlaka bir Yargıç ve Cumhuriyet Savcısı her türlü sorumluğunu göze alarak yargının onurunu kurtarmak adına bu konuşmayı yapacaktı.
Haşim Kılıç’ın yaptığı da budur.
Haşim Kılıç’la dünya görüşümüz tamamen ayrı olmasına karşın, yargı adına konuşmasına katılıyorum.
Başbakanın deyimi ile herkes konumunu bilecek.

25.04.2014
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı

Bu Kötülüğü Kendilerine Niye Yapıyorlar? - Hayrettin Ökçesiz

Bu Kötülüğü Kendilerine Niye Yapıyorlar? - Hayrettin Ökçesiz
Özerk bölge dedikleri bir coğrafyaya Kürtler kendilerini niye hapset(tir)mek istiyorlar? Böyle bir şeyi elde ettiklerinde, ülkenin geri kalanına, ama kendileri için pek iyi olmayacak bir iyilik yapacaklar: İran, Irak ve Suriye'ye tampon bölge oluşturacaklar. Bölgenin tüm cerahatini kendi içlerinde toplayacaklar ve yayılmasına karşı filtre işlevi göreceklerdir.
Öte yandan, bununla batıdaki Kürtlere  büyük bir kötülük yapacaklardır. Siyasal bölgeleşmeyle bu insanlar batıda azınlık olarak algılanacaklardır: Gündelik yaşamları zorlaşacak; ikide bir, kovulmakla tehdit edilecekler, birçok şeyle suçlanacaklar, özgür ve rahat yaşayamayacaklardır. Sürekli bölünmeden sorumlu tutulacaklar, korku kapılarını bekleyecektir. Kanunsuz işlerin haklı haksız adresi sayılacaklardır. Ya da kraldan çok kralcı olmayı seçerek, gönüllü asimilasyona yöneleceklerdir. Ucuz ve kaçak işçi olarak kullanılacaklardır. Bu ürkünç ve üzücü haller Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerde bile ciddi boyutlarda yaşanmaktadır. Kürtler kendi bölgelerindeyse arzu edildiği ölçüde kalkınamayacaklar, bölge sorunlarının girdabında boğulacaklar; kendilerini iyice insanlıktan çıkaracak derebeylerine koşulsuz teslim olacaklardır.
Özellikle Irak Kürt yönetimi  Batıya ulaşmak istediğinden Türkiye Kürtlerini önemli bir basamak olarak görmektedir. Bizim Kürtler için bu durum ciddi bir düzey kaybı, gelecek kaybı, gerileme demek olacaktır.
Bu bölünmeden Türkiye bir kayba uğramayacaktır. Sorunlarından arınacaktır. Daha ileri hamleler için güç toplayacaktır.  Türkiye'nin geri kalanında başka hiç bir kimse etnik bölünme heveslisi değildir. Olmayacak da. Çünkü onlar olmak istedikleri yerde ve konumdadırlar.
Tabii, biz işlerine karışmayalım. Ama ben başıma (AKP'yle birlikte) ördükleri dinci, etnik çoraptan kurtulmak istiyorum. Anayasamızda yazdığı gibi, çağdaş, Atatürk ve Cumhuriyet ilkelerine, devrimlerine bağlı, laik, demokratik, sosyal bir Hukuk Devleti'nde birlik içinde yaşamak istiyorum. Özgürlüklerin bu çerçevenin içinde daha kolay büyüyeceğini ve bu çerçeveyi çok daha fazla genişleteceğini düşünüyorum. Özgürlükleri besleyecek, genişletecek, herkese yayacak daha verimli başka bir zemin düşünemiyorum.

Kürtler bütün bunların ayırdındaysalar ve işler buna rağmen kolay değilse, bize o zaman hükümetin, temsil yetkisi ve çoğunluğu bulunmayan bir silahlı örgüte güç ve toprak devrederek bu insanlara bu kötülüğü reva gördüğünü söylemek kalacaktır. Belki şu ünlü “açılım”dan bunu anlamalıyız. Polisiye edebiyatın yine ünlü sorusunu sorarak bu planın mantığını anlamaya çalışabiliriz:Cui bono?
Tüm bunlar Kürtlere değilse, kime yarayacaktır? Ülkenin bölünmesinden, dinsel ve etnik parçalanmalardan, ileri sınıf çatışmalarından kimler semirecekse en azından onların sevineceği; bu işlerde parmağının olacağı, hatta eylemsel rolünün bulunacağı biçiminde düşünmek pek yadırgatıcı olmasa gerek.
Tam da bu noktada benim önerim, “laik, demokratik, sosyal hukuk devleti”nin tüm bu çözülme, parçalanma, ayrışma olgularına karşı bir panzehir oluşturacağı: laik devletle dinsel; sosyal devletle sınıfsal; demokratik hukuk devletiyle de etnik kaosun önüne geçerek; “insanlık onuru”nun korunması, koşullarının sağlanıp geliştirilmesi ödevine dayalı bir hukuk düzeninde her bir insanın bir yurttaş ve birey olarak kendi ayrılığından ve aynılığından bir zarar görmeksizin, aksine bu özellikleriyle yaratıcı katkılar getirebileceği bir varoluşa kavuşabileceği yönündedir.
Kürtler gerçekten neyi istiyorlar? Bunu bilmenin bir yolu var mı? Onların yerine konuşanların gerçekten onların düşüncelerini söylediklerinden nasıl emin olabiliriz?
Bu topraklardan Türkiye Cumhuriyeti’nin silinmesini istemeye başkalarının her kalibreden pek çok nedeni vardır. Bizimse, birlikte ya da değil, bir tek nedenimiz söz konusu: “Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır!”

 Hayrettin Ökçesiz/Cumhuriyet/Bilim Teknoloji

Mutlu Ama Uygar Değil! - Doğan Kuban

Çayıra salınan at, eşek, koyun mutludur. Karnı tok, uyuyan kedi mutludur. Uygarlıkla ilişkileri yok. Çiçeğe konan arı da mutlu olmalı! Belki farkında değildir. Onun balını yiyen ayı da mutludur. Ama uygar değildir. Kaldırımda uyuyan köpek mutludur. Ama onun yanından geçen mutlu değildir. Bunları birlikte yaşatan belediye de uygar değildir. Yolları otopark olarak kiralayan belediye mutlu olabilir. Ama uygar değildir. Kaldırıma çöp bırakan mutlu olabilir. Ama uygar değildir.

Mutlu Ama Uygar Değil! - Doğan Kuban
Türkiye’de daha acıklı olan 2014 yılında bizi Ortaçağ’da yaşatan kurumsal ilkelliktir. Bu denli vurdumduymaz olabilen bir halkın uygar olacağını hayal etmek olanaksız. Gerçi toplumun uygar milyonları da var. Fakat kendimizi ne kadar soyutlasak, yaşamı halkla paylaşmak zorundayız. Onun için her gün bir basamak daha aşağı inen ilkel olgular utandırıcıdır. Türk toplumunu küçük düşürücüdür.
Günlük gazetelerden bir utanç listesi:
41 ülkenin demokrasi sıralaması yapılmış. İslam dünyasının en gelişmiş ülkesi Türkiye listenin sonunda. Sıralamayı yapan oldukça ünlü bir Alman vakfı: Bertelmann Stiftung. AB ve OECD ülkelerini içine alan bu listede ekonomi, sosyal politika ve Çevre politikası verileri değerlendirilmiş. İfade ve toplantı özgürlüğünün kısıtlanması, demokratik hakların ihlali, medya yozlaşması, ve hak, hukuk konularında, Avrupa’nın eski komünist ülkelerinin, İsrail’in, Yunanistan’ın, Şili’nin, Meksika’nın, Malta, Romanya ve Macaristan’ın gerisindeyiz. Sadece insan kasapları ülkesi Yugoslavya’dan öndeyiz. Bereket Rusya, Çin, Kuzey Kore ve İslam ülkeleri var.

AKP’li bir belediye başkanı kadınları çalıştırmayacağını söylemiş. Bunu örf ve âdete uygun olsun diye yapacakmış. Bu kent Türkiye sınırlar dışında mı? Bu adam İstanbul’da kadınların çalıştığı banka, dükkân görmemiş mi? Yasa bilmiyor. Tarih de bilmiyor. Örf ve âdet sandığı, ve toplumun büyük çoğunluğunun varlığını unuttuğu şeyler, bütün İslam dünyasının nüfusunun bugünkü Türkiye’nin onda biri kadar olduğu 1500 yıl önceydi. Arap yarımadası cahiliye çağında yaşıyordu. Kimsenin arabası, televizyonu, telefonu, bilgisayarı yoktu. Deve ve eşekle İstanbul’da dolaşan kimse görmüş mü bu başkan? Bu düşünce ve tutumun adını koyabilir misiniz? Bir Türk (adı Ali imiş) Kâbe’de (Ali Gate) önünde, ailesinin erkekli kadınlı fotosunu çekmişler. 1986’da Suudi Arabistan’da piyasada en son model foto makineleri satılırdı. Fakat fotoğraf çekmek yasaktı. Hele Kâbe’de foto çekenleri linç bile edebilirlerdi. Suudi Arabistan ne kadar gelişmiş. E! Örf ve âdet ne olacak?

İş makinaları ile gelen silahlı (?!) kişiler bir tiyatro sahnesi yıkıp, ağaç sökmüşler. Ne zaman? Gece yarısı! Bunlar ağaç ile tiyatro arasında bir fark olduğunu mu bilmiyorlar, yoksa buraya yanlışlıkla gelen mezar kazıcılar mı? Niye gece? Niye ağaç! Niye silah!
Bunlardan iş isteyenin nasıl bir vatandaş olduğu konusunda bir düşünceniz var mı? Sizce bu nasıl bir toplumun üyesidir?
Bunu anlayamadığım için size soruyorum
 Maçta sahaya atlayan bir futbol tutkulusunun dövülerek öldürülmüş cesedi ertesi gün çöp tenekesinde çıkmış. Bizim toplum geçen gün oy pusulası ile çöpü karıştırmıştı. Şimdi cesetle çöpü karıştırıyor. Bu arada seçim sandığı ile mezar da birbirine karışıyor.

Bir üniversite atanması haberi okudum. Önce alınacak adaylar seçiliyormuş. Sonra onların biyografilerine göre gazete ilanı veriliyormuş . Bu ilana en uygun adaylar seçiliyormuş. Burası bir üniversite. Bir rektörü var. YÖK diye bir fetva merkezi var. Bu biyografileri bilen bir kurum seçimden önce seçilecekleri saptamış!?

Sabahtan akşama kadar bu hikâyeleri dinleyen ve fıttırmayan bu toplum, kanımca, güneşte uyuyan kedi kadar mutludur. Oy’unu para ile satıp birkaç gün karnını doyuruyor. Gazeteler bir gökdelen fiyatına bir seçim satın alındığını yazıyor. Türk toplumunun bu kadar ucuz olduğuna inanmıyorum. Ama kör cahil olduğuna kalıbımı basarım.

BU SEÇİM YÖNTEMİNİ KİM İCAT ETTİ?
Partiler nasıl kabul ettiler? Zarfın açık kalması ve içine istediğin şeyin girip çıkması bir Türk yöntemi mi? İptal için bu kadar çok koşul olan bir seçim yöntemini akıllı bir toplum kabul edebilir mi? Damganın kendisi ve etrafındaki çizgi damganın basılacağı daireden daha büyük. Hiçbir Türk, eğer mimar ya da tasarımcı değilse, az okumuş ve kâğıt kalem görmemiş biri ise, o dairenin içine ‘evet’ damgasını doğru basmamıştır.

En çok iptal oyu AKP nin kazandığı sandıklarda çıkmış. Güçlü olanın istediğini iptal edebildiğin bir sistem. Torba kaçırmak, torba delmek, elektrik santralına kedi girmesi türünden ayrıntılar birkaç paraya oy atanları ilgilendirmez.

Bu komediyi demokrasi diye sunmak toplumu cehaletle damgalamak değil midir? Çok partili sistem, demokrasiyi kontrol etme amacını taşımıyor mu? Sandığı kontrol edemeyen partiler başka şeyleri nasıl kontrol edecek? Dervişçe ya da filozofça ‘Böyle gelmiş, böyle gider’ demek çağdaş bir tepki değildir. İnsanların biraz para karşılığı oy vereceğine inanmak istemesem, yani onlara böyle bir davranışı yakıştıramasam da mitinglere ücretle katılanların teşhiri ayyuka çıktığı için bunu kabul etmemek olası değil. Kanımca bütün bu olup bitenler, uzun süreli, planlı bir beyin yıkama ve kandırılma operasyonuna toplumca kurban olduğumuz düşüncesine daha uygun düşüyor. Bu tür uzun vadeli stratejilerin devlet programları olarak emperyalist merkezlerde geliştirildiğini yıllarca okuduk. Fakat son seçimde, sayısız yasa dışı manipülasyona karşın AKP’ nin %4045 lik bir oy düzeyinde kalması toplumun aptal olmadığını kanıtlıyor. Bu ülke için çok önemli bir aydınlanma garantisi ama, yakın geleceği kurtarmaya yetmez. Kaldı ki bütün aptalların iktidara oy verdiği düşüncesi de ‘olasılık kuramı’ içinde kabul edilemez. Ülke, kültür ve ahlak olarak, içi boşaltılmış oy torbasına benziyor. Yaşamak için gülümsemek gerek, ama ağlanacak bir durum var.

DİVRİĞİ HEYKELİNİ KURTARIN
 Yaşamın hiçbir boyutu politik kararların etkisi dışında kalmıyor. Böyle bir sonuç insanları umutsuz yapıyor. Sorunları insan odaklı yanıtlamazsak uygarlık söz konusu olamaz. Fakat dünyanın fiziksel geleceği uygarlık konjonktürünün sonunda egemen olması gerektiğini düşündürüyor.

Yazımı ülkenin en büyük uygarlık ayıbını anımsatarak bitireceğim. Kanımca, yukarıdaki bütün hastalıkların arkasında düşünce ve sanat karşısında gelişmemiş bir duyarlık sorunu var.

Romalı yaşlı Cato diye bilinen devlet adamı ve yazar her konuşmasını Kartaca yok edilmelidir, diye bitirirdi. Ben de uygarlıkla ilgili her yazımı ‘Divriği heykelini kurtarın!’la bitirmek istiyorum.

Sanat tarihi yaşamımın en büyük amacı Anadolu Türk uygarlığının en büyük anıtı ve dünya heykel sanatının en özgün örneklerinden biri olarak kabul ettiğim Hürremşah’ın Divriği taç kapılarını dünya sanat tarihinde hak ettiği yere çıkarmak oldu. Ahlat’lı bu büyük sanatçının başka bilinen yapıtı yoktur. Bu taç kapıların taş oymaları, İslam sanatında, Ortadoğu sanatında eşi olmayan, heykel niteliğinde, dünyanın en özgün sanat yapıtlarıdır. Elli yıllık bir çalışma ve yayın etkinliğine karşın bu başyapıt yok olma tehlikesinden henüz kurtulmadı. Bunu yapamayan bir toplum, özgürlük ve adaleti çöpe karıştırır. Güneşte uyuyan kedi gibi mutlu olabilir. Fakat entelektüel mutluluğa erişemez ve hiçbir boyutta uygar olamaz.

 Doğan Kuban/Bilim Teknoloji/Cumhuriyet

A new alliance? / Yeni bir İslami Oluşum mu?

A new Islamic alliance to be announced next month which will include most Islamist groups fighting in Syria under one banner called, ‘Mashrou’a Ummah’, the Arabic for ‘Nation Project’, Islamic Front spokesman told Zaman Alwasl.
Captain. Islam Alloush affirmed that the actual merger of rebels groups will take maximum period of six months and will start from Aleppo under leadership of the Islamic Front.
IF is an alliance of seven powerful conservative and ultraconservative rebel groups that merged in late November 2013.
Main group are Islam Army, Ahrar al-Sham and Sukour al-Sham.
Analysts estimate the number of fighters in the group could number as high as 45,000.
The Islamic Front wants to create an Islamic state in Syria, and rejects the Western-backed Syrian National Coalition and its military wing, known as the Supreme Military Council.
Leaders of the Islamic Front have publicly criticized the Islamic State of Iraq and the Levant for its brutal tactics, and the Islamic Front was among the rebel factions that have battled the al-Qaida-linked group this month.
The Islamic Front rejects the Geneva talks, and has said it will not abide by any agreement reached at the talks.
  -----------------------------------------------------------------------------------------------
Önümüzdeki ay Suriye'de savaşan (en) İslamcı gruplardan oluşan yeni bir birlik ilan edileceğine dair Zaman al 'Wasl'da bir habere rastladım. Birliğin ismi "Meşrua Ummah" "Ümmet Projesi" olacağı İslami Cephe sözcüsü tarafından Zaman al Wasl'a belirtilmiş.
Islam Alloush grupların birleşmesinin maximum altı aylık bir zaman alacağını ve İslami Cephe liderliğinde Halep'ten başlayacağını belirtti.
İslami Cephe Kasım 2013 sonunda yedi güçlü İslamcı muhalif grubun birleşmesinden oluşan bir birlik.
Ana gruplar Ceyşul İslam, Ahraruş Şam ve Sukuruş Şam.
Analistlere göre grupların toplam gücü 45.000 mücahit civarında.
İslami Cephe Suriye'de Suriye'de bir İslam Devleti kurulmasını istiyor ve batı destekli Ulusal Koalisyon ve askeri kanadı olan Yüksek Askeri Konseyin meşruiyetini kabul etmiyor.
İslami Cephenin liderleri IŞİD'i vahşi taktikleri sebebiyle eleştiriyor ve halihazırda IŞİD ile çatışma halinde.
İslami Cephe Cenevre görüşmelerini reddediyor ve burada varılan herhangi bir anlaşmayı da tanımayacağını açıkladı.
https://zamanalwsl.net/en/index.php

25 April



RAQQA

Tal Abyad'ın güneybatısında bulunan Saade'de YPG ile IŞİD arasında şiddetli çatışmalar sürüyor. / Heavy battles between YPG and ISIS in Saade, south-west to Tal Abyad.

Thwar ar Raqqa Tugayı ile IŞİD arasında çatışmalar sürüyor. Thwar Khirbat Aboud ve yakınındaki bazı köylerde kontrolü ele geçirdi. IŞİD Thwar güçlerini bombalı araçla vurmaya çalışsa da karşı taraf aracı kendilerine ulaşmadan havaya uçurdu. / Clashes between Thwar ar-Raqqa brigade and ISIS and now Thwar gained control on Khirbat Aboud and some small villages near it. ISIS tried to target Thwar ar-Raqqa brigade with car bomb. Thwar targeted the car before it arrived and blew it up. 2 Thwar were killed.


HALEP

IŞİD Halisa'daki muhalif güçlere saldırı başlattı. Halisa kasabası Halep'teki muhaliflerin askeri ikmali için önemli bir kasaba. Ha IŞİD ha rejim yaptıkları aynı kapıya çıkıyor. / ISIS attacked Syrian Rebels in Halisa town in Aleppo. Halisa Town is a strategic military supply line for Syrian opposition forces in the city.
http://wikimapia.org/#lang=tr&lat=36.343061&lon=37.290001&z=14&m=b

YPG ile Ahluş Şam(Nusra dahil) askeri birliği arasında kent kapsamında bir anlaşma imzalandı.  / YPG - Ahl ash-Sham military room (integrating Nusra) truce is done in Aleppo.

ŞAM

Meliha cephesinde bir rejim buldozeri, bir BMP ve iki rejim tankı tahrip edildi. / A regime bulldozer, a BMP and two tanks destroyed by mujahideen in Maliha front.

Mücahitler Meliha'da rejim tarafından kullanılmaması için cephedeki bir binayı daha havaya uçuruyor. / Mujahideen detonate and destroy another frontline building in Maliha to avoid it being used by ASSad forces.
http://www.youtube.com/watch?v=vjpEEyOncqo
https://www.youtube.com/watch?v=P0YSXdwZ9Q8&feature=youtube_gdata_player 

Meliha'da cepheden görüntüler. / Scenes from clashes in Maliha front.
http://www.youtube.com/watch?v=XwYVfi2tcnc
http://wikimapia.org/#lang=en&lat=33.487294&lon=36.355047&z=14&m=b&search=maliha

Meliha'da bir rejim füzesinin isabet ettiği evlerinin enkazından çıkarıldan ailenin şehitleri. / A family dug out from the ruins of their home after a ground to ground missile strike on Maleha.
http://www.youtube.com/watch?v=oVbw--9xf2Y
http://www.youtube.com/watch?v=CEhH5au4Dv0  Bombardıman sonrası / Aftermath


DARAA

Mücahitler Tal al Jabiyah yakınlarında bir personel taşıyıcıyı tanksavar füzesiyle vururken füzeyi fark eden askerler kaçarak kurtuluyor. / Mujahideen destroyed an army troop carrier near Tel Jabiya-Nawa. Soldiers noticed the incoming missile and ran away.
http://www.youtube.com/watch?v=7q4zv-VkGMo

61.Tugay üssünde en az 5 BMP ele geçirildi. / At least 5 BMP's captured in 61.Brigade base.
http://www.youtube.com/watch?v=JF7K1Q9RaYA

Mücahitler Nawa yakınlarında bulunan 74.Tabur üssünü ele geçirdi. 61.Tugaya bitişik bir üs mü ayrı bir yerde mi emin değilim. Anladığım kadarıyla bu Nusra ve ÖSO'nun ortak bir operasyonu. Burası muhtemelen Tal al Jabiyeh'e çok yakın. / Mujahideen liberated the battalion 74 base near Nawa. I am not sure if this is part of the 61st Brigade, or a separate nearby base. As far as I understand it is a joint operation of Jabhat al Nusra and FSA. This base seems to be located very close to Tal al Jabiyeh.
http://www.youtube.com/watch?v=YDx8bPiUUko


Nawa yakınlarında ele geçirilen 61.Tugay üssü ile ilgili videolar. / 7 minute documentary from one rebel group of the liberation of the Brigade 61 base near Nawa.
http://www.youtube.com/watch?v=gcTqbDOtFlQ   7 dk.lık bir video / Video of 7 mins.
http://www.youtube.com/watch?v=mEsqF3xbF5Q
http://www.youtube.com/watch?v=kBEiJqxO7ZY
http://www.youtube.com/watch?v=VKeFDmwebnQ Rejim askeri cesetleri / Bodies of regime soldiers


Mücahitlerin Nawa yakınlarında 74.Tabur yakınlarında esir aldığı rejim askerleri. / Mujahideen take prisoners from 74 Battalion base near Nawa.
http://www.youtube.com/watch?v=FYiIweaWFBk
http://www.youtube.com/watch?v=66RQqMKVM6M
http://wikimapia.org/#lang=en&lat=32.901930&lon=36.011810&z=13&m=b&search=%D9%86%D9%88%D9%89

Muhalif güçler Nawa'da rejim güçlerini vuruyor. / Opposition forces shell regime forces with a multiple launcher.
http://www.youtube.com/watch?v=fvq1b4uqsAI
http://wikimapia.org/#lang=en&lat=32.900000&lon=36.040000&z=13&m=b&search=nawa


HUMUS

Hizbuşşeytan öldürülen 8 militanının cesedini geri alabilmek için 240 sünni sivili pazarlık yapmak üzere esir aldı. Bu rejim tarafından da sıklıkla yapılıyor. /  Hezbollah arrested 240 sunni civilians in Homs to take back 8 corpses of their fighters killed in old Homs. This is widely used also by regime.


HAMA

Morek'te bir rejim aracı vuruldu. / A regime vehicle hit in Morek.
http://www.youtube.com/watch?v=QNtXy4uPqyg









933p

Soykırım iddialarına karşı çıkmayın, faşist ilan ederler

Soykırım iddialarına karşı çıkmayın, faşist ilan ederler
Bu konunun pek okunmadığını, ilgi çekmediğini, “Şimdi bunun sırası mı” denileceğini biliyorum, ama yine de yazmadan edemedim. Her yıl 24 Nisan öncesi, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddiaları gündeme gelir ve “Soykırımı kabul edin” baskıları başlar. Ülkemizdeki bir kesimde, en basit ifade ile “Ermenileri kesmişiz abi” anlayışı hâkimdir. Soykırım gibi bir insanlık suçunu, 1-2 kitap ve yazı okuyarak ya da kulaktan dolma bilgilerle, enternasyonal dayanışma ve halkların kardeşliği söylemlerini kullanarak Anadolu insanına yükleme hevesindekilere ne deseniz boş. Bu konuda 3 kitap yazmış, 5 ülkenin arşivlerini incelemiş, İngiliz, Fransız, Amerikan ve Ermeni yazarların yayınladığı tüm kitapları okumuş biri olarak, gerçekleri belgeye ve bilgiye dayalı ortaya koymaya çalışırım. Ölçülü ve dikkatli tarzıma rağmen, yine de çokbilmiş cahillerin sloganı geçmeyen hakaret içerikli yorumlarına muhatap olurum.
Yaşanan acı olayları kimse yok sayamaz. Ermeniler ve Türkler karşılıklı büyük acılar çekmiştir. Anneannem 4 yaşındayken, sülalesinden 250’den fazla kişi Erzurum’dan Batıya doğru kaçarken, Ermeni Komitecileri tarafından Erzincan’ın Tercan ilçesi yakınlarında durdurulur. Kafilenin kapatıldığı samanlık ateşe verilir. Annesi, toprağı elleriyle kazarak, anneannemi o boşluğa koyar ve üstüne kapanır. Bu katliamdan sadece anneannem ve dayısının oğlu sağ kurtulur. Onlara, yüzlerce kimsesiz Ermeni ve Türk çocuğunu evlat edinen Kazım Karabekir Paşa sahip çıkar. Dedemim sülalesinden yine 250’den fazla insan, Ermeni Komitacıları tarafından Sarıkamış yakınlardaki bir derenin içinde, balta, bıçak, satırlarla katledilmiştir. Dedemin ve anneannemin gözlerine, yüzlerine sinmiş o tarifsiz acıyı hep görmeme rağmen, Ermenilere karşı asla kin beslemedim. Konuyu 25 yıldır hep objektif bir gözle araştırdım.
24 Nisan’da ne olduğunu özetleyerek başlayalım. Birinci Dünya Savaşı sırasında, Mart 1915’de Rus Ordusu’nun Van’a girmesiyle Ermenilerin büyük bir katliama başlamaları üzerine Osmanlı Hükümeti, İstanbul’daki Ermeni Patriği ve Osmanlı Meclisi’ndeki Ermeni milletvekilleri ile bir toplantı yapmıştır. Toplantıda, Ermeniler, vatandaşı oldukları Devlete karşı Rus Ordusu ile işbirliği yapmaktan ve katliamdan vazgeçmeleri, konusunda uyarılır.
Buna rağmen, saldırılar sürünce Osmanlı Hükümeti, 24 Nisan 1915’de, İstanbul’daki Ermeni komitelerinin önde gelenlerinden 235 kişiyi Ankara-Ayaş ve Çankırı’ya sürgüne gönderir. İşte bu tarih soykırım iddiacıları için sembolik gün olur.
Ermenilerin saldırılarının devam etmesi üzerine ise Hükümet, 27 Mayıs 1915’te, “Tehcir” kararı alarak, özellikle Doğu Anadolu’nun 6 vilayetindeki Ortodoks Ermenileri, İmparatorluğun güneydeki eyaletlerine zorunlu göçe tabi tutmuştur.
10 Haziran 1915 tarihli İçişleri Bakanlığı talimatnamesi, Tehcir’e tabi tutulan Ermenilere, gidecekleri yerlerde arazi ve ev verilmesini, sermaye ve araç gereç sağlanmasını, tarım bölgelerine yerleştirilmesini, uygun kasaba ve köy yoksa yeni köylerin, çiftliklerin kurulmasını istemektedir.
Tehcir sırasındaki masrafların karşılanması için 250 milyon kuruşa ulaşan bir bütçe ayrılmıştır. Bütçe, her kişi için 2 para ile 10 para arasında değişen günlük harçlık verilmesini de içermektedir. Paranın yetmediği görüldüğünde ise Adana, Konya, Urfa, Maraş, Halep gibi vilayet yönetimlerine ek ödenekler gönderilmiştir.
İçişleri Bakanlığı, Haziran ayından itibaren, Erzurum, Elazığ, Bitlis, Konya başta olmak üzere birçok vilayetin valisine gönderdiği telgraflarda, zorunlu göçe tabi tutulan Ermenileri yol boyunca koruyamayan, eşkıya baskınlarına, soygunlara, öldürülmelerine engel olamayan ve kötü davranan yetkililer hakkında işlem yapılmasını, askeri mahkemelere sevk edilmelerini emretmiştir. İşte bu süreçte, 1916 yılının sonbahar aylarına kadar mahkemeler, 67 kişiye idam, 524 kişiye hapis, 68 kişiye de para ve sürgün cezası vermiştir.
10 Haziran 1915 tarihli talimatname, Ermenilerin, ayrıldıkları yerlerde bıraktıkları malları koruma altına da almıştır. Buna göre, Ermenilerin taşınmazlar başta olmak üzere geride bıraktıkları tüm varlıkları, mühürlenerek kayıt altına alınıp korunacaktır. Ambarlarda, tarlalarda, evlerde kalan ürünleri, yiyecekleri açık artırma ile satılarak parası sahipleri adına kaydedilecektir. Bu işleri Taşınmaz Mallar Komisyonu yapacaktır. Kayıtların örnekleri vilayet ve sancak yönetimlerinin yanı sıra kiliselerde de tutulacaktır.
18 Aralık 1918’de ise Hükümet, Ermeniler için Geri Dönüş Kararnamesi çıkarmıştır. Bu kararnameye göre Ermenilere evleri, arazileri geri verilecek, kilise, okul, yetimhane vb yerlerdeki eşyaları teslim edilecek, içine göçmen yerleşmiş evlerin tasfiyesi gerçekleştirilecektir. Ayrıca dönüşlerin güvenlik içinde olması için gerekli tedbirler alınacaktır.
Yurtdışında katıldığım panellerde, bu son örneği verdiğimde, soykırım iddiacıları, “Savaşı kaybetmiş Osmanlı’nın, Tehcir’den 3,5 yıl sonra aldığı Ermenilerin geri dönüşü kararı inandırıcı değil. Zaten Ermeniler, müttefikler sayesinde dönecekti” diye tepki gösterirdi.
Buna yanıtım, “10 Haziran 1915 tarihli talimatname ile kısmen başlayan Zorunlu Göç, İstanbul’dan, tüm vilayetlere ve sancaklara gönderilen emirle, 25 Kasım 1915’te geçici olarak durdurulmuştur. Osmanlı Hükümeti, 15 Mart 1915’te ise Tehcir’i tamamen durdurmuştur. Yoldaki kafilelerin, o sırada bulundukları yerlerde iskân edilmeleri emri verilmiştir” olmuştur.
Bir başka konu ise Zorunlu Göç uygulaması dışında tutulan Ermenilerdir.
İçişleri Bakanlığı’nın vilayetlere, sancaklara gönderdiği, ilki 9 Haziran 1915’de, sonuncusu ise 3 Mayıs 1916’daki birçok telgraf ve yazıda, Katolik ve Protestan mezhebinden Ermenilerin, 5 bin civarında Ermeni askeri ailesinin, devlet memuru olarak görev yapan Ermenilerin ve ailelerinin, komitacılarla ilişkisi olmayan Ermeni tüccarları ve ailelerinin, kimsesiz Ermeni çocukların, bazı özel durumu olan Ermenilerin Tehcir kapsamı dışında tutulması emredilmiştir. O dönem, 100 binden fazla Ermeni’nin yaşadığı İstanbul’daki, ayrıca, İzmir, Aydın, Trakya ve diğer batı vilayetlerindeki Ermenilerin Tehcir’e tabi tutulmadıkları da unutulmamalıdır.
Ölü sayısı da soykırım iddiacılarının tahrif ettiği konulardandır. Onlara göre 1,5 milyon Ermeni öldürülmüştür. 1897-1903 yılları arasında Osmanlı İstatistik Umumi İdaresi Müdürü Mıgırdıc Sınabyan adlı bir Ermeni’dir. Sınabyan döneminde, 1897’de yapılan nüfus sayımında 1 milyon 42 bin 374 olan Ermeni nüfusu, 1903’de başlayıp 1906 yılında sona eren sayıma göre de 1 milyon 50 bin 513’dir. Son olarak 1914’de yapılan nüfus sayımında Ermeni nüfusu 1 milyon 299 bin 7’ye ulaşmıştır. İşte bu rakamın içinden 1,5 milyon ölü üretilmektedir. Bazı Ermeni tarihçiler ise Ermeni nüfusu için hiçbir resmiyeti olmayan 3 ya da 3,5 milyon gibi rakamlar verip, ölü sayısını dengelemeye çalışmaktadır.
Atatürk’ün saygınlığı ve inandırıcılığını bilenler, Ermeni iddialarını uluslararası kuruluşların resmi belgelerine sokmayı başarmıştır. Bu durumun en somut örneği, Avrupa Parlamentosu üyesi Per Gahrton tarafından hazırlanan Güney Kafkasya Raporu’nda yer almıştır. Avrupa Parlamentosu’nun, 28 Şubat 2002’deki Genel Kurul toplantısında oylayarak kabul edilen raporda, “Atatürk, 10 Nisan 1921'de Meclis'te yaptığı konuşmada, Ermenilere soykırım uygulandığı yönünde ifadeler kullanmıştır” denilmektedir.
Atatürk’ün yaptığı iddia edilen konuşmanın tarihine bakıldığında, 10 Nisan 1921’de Meclis’in kapalı olduğu görülecektir. Bu hatırlatıldığında, Gahrton bilgileri Ermeni kaynaklarından aldığını ve doğruluğunu araştırmadığını söylemiştir.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Halep’i işgal eden İngiliz askerlerinin bir Osmanlı memuru olan Naim beyin odasında, Talat Paşa’nın “Kıyım” emrini içeren telgraflar ele geçirdiği iddia edilmişti. Daha sonra Aramyan isimli bir Ermeni bu telgraflardan bazılarına sahip olduğunu duyurunca, 1922’de bir açıklama yapan İngiltere Dışişleri Bakanlığı, İngiliz askerleri tarafından ele geçirilen telgraflar olmadığını bildirmiştir. Adı geçen telgraflar İngilizlerin elinde olsaydı, 44 Osmanlı yöneticisini Ermeni kıyımından mahkûm etmek için Malta’da kurdukları mahkemede kullanır, Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na, elinizde belgeler varsa gönderin diye yalvarmazlardı. Bu telgraf gerçek olsaydı, Berlin’de Talat Paşa’yı öldüren Ermeni militanın davasında, avukatı önce mahkemeye kanıt olarak sunup sonra da geri çekmezdi. Ayrıca yapılan incelemeler, telgrafların biçim, içerik, şifreleme ve yazılış olarak Osmanlı resmi belgelerine benzemediğini, miladi takvim ile Rumi takvimin karıştırılması sonucu hatalı tarihlendirme yapıldığını, Paris’teki Ermeni Komitesi tarafından hazırlandığını, sahte olduğunu ortaya koymuştur. Buna rağmen, Ermeni ve Batılı tarihçiler, sahte telgrafları kanıt olarak kullanmaya devam etmektedirler.
1915 olaylarıyla ilgili özür dilenmesi gerektiğini kabul ediyorum. Ama hemen belirteyim ne Türkler Ermenilerden ne de Ermeniler Türklerden özür dilemeyecektir. İngiltere, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa ve Rusya bir araya gelerek, “Yüzyıllar boyunca iç içe sorunsuz ve barış içinde yaşamış, kardeş olmuş, sadece cami ve kiliseye giderken ayrılmış Ermeniler ile Türkleri, sömürgeci çıkarlarımız nedeniyle birbirine düşürdüğümüz için özür diliyoruz” diyeceklerdir. Beklenen özür budur.
Artık Avrupa ve Amerikan üniversitelerindeki panellere davet edilmiyorum. Soykırım iddiacısı yazar, akademisyen ve tarihçiler, “Soykırımı kabul etmeyen biri ile aynı panelde konuşmak istemiyoruz” diyorlar. Yalancının yalancıya propagandasını tercih ediyorlar. Kimileri de, “Bağırıp, sinirlenip, köpürmediği, sadece belgelerle konuşup, Ermeni Başbakanı Kaçaznuni’nin Romanya’da yaptığı açıklamayı ve itiraflarını anlatıp bizi zor duruma düşürdüğü için televizyon programlarına, panellere davet etmeyin” diyerek herkesi uyarıyor.
Bu toprakların insanlarının yapısında katliam, kıyım ya da soykırım yoktur. Kimse sömürgecilerin işlediği cinayeti Anadolu insanına yıkmaya kalkmasın. Elimizden geldiğince, gücümüz yettiğince doğru bilgi ve belge ile karşı koyarız.
Daha geniş ve ayrıntılı bilgileri, Sömürgecilik Tarihi Işığında Ermeni Sorunu” adlı kitabım ve yayınlanmış diğer kitaplarımda bulabilirsiniz.

 Gürbüz Evren /Gerçekgündem