Facebook

15 Şubat 2013 Cuma

MELHAME-İ KÜBRA / BÜYÜK SAVAŞ


AHİRZAMAN HADİSİ 1300-1400
Ebu Hüreyre'den
"“Bir rivayette Ebu Hureyre vefat edeceğini hissettiği vakitte ilmi ketmetmiş olmaktan korkarak etrafındakilere şöyle dedi:


Hicretten bin dört yüz (1400) sene sonraki akidlerden iki veya üç akid say (1420-1430 / 2000-2010). O vakit Mehdî-i Emin çıkar ve bütün dünya ile harb eder. Dalalete düşenler (Mağdub =hristiyanlar) ve Allah’ın gadabına uğramış olanlar(Dallin=yahudiler) ve münafıklar , İsra ve Mi’raç beldesi olan Kudüs’teki “Meciddun Dağları”nda onun için toplanırlar ().
Bütün dünyanın ve bütün hilelerin melikesi (ABD) de Mehdî’ye karşı çıkar ki onun ismi zaniyedir (Amerika) . Bu melike o gün bütün dünyayı dalalet ve küfre sevkeder. Yahudiler de o gün dünyaca en yüksek makamdadırlar. Bütün Kudüs’e, mukaddes beldeye hakimdirler. Bütün dünya denizden ve havadan Mehdî’nin üzerine hücum eder. Ancak çok soğuk ve çok sıcak beldeler müstesna (). Mehdî bakar ki bütün dünya çirkin hile ve planlarla aleyhinde ittifak ettiklerini görür. Fakat bilir ki Allah daha şiddetli mekr sahibidir ki, onların bütün hilelerini akim bırakır. Ve bütün kainat onun mülküdür ve ona dönecektir ve merci yalnız odur. Ve bütün dünya aslı ve fer’iyle onun bir hilkat şeceresidir. İşte bu kudrete malik olan Cenab-ı Hak, Mehdî’ye nusret için en şiddetli bir darbe ile onları vurur ve karayı, denizi ve semayı onlar üzerine yandırır. Ve Sema da onların üstüne şiddetli yağmurunu yağdırır. O gün bütün ehl-i arz küffara lanet eder. Allah da bütün küfrün zevalini irade eder ”.
 
MELHAME-İ KÜBRA
Batı tarafından gelen bir fitne, doğu tarafından gelen bir fitne ile karşılaşınca, Şam´ın ortasında toplanın. O gün yerin altı üstünden daha hayırlıdır.
 Melhameler vuku bulduğunda Allah-u Teàlâ Şam cihetinden, Mevali kabilesinden bir grubu gönderir ki onlar Arap´ın en iyi ata binenleri ve silahlı olanlarıdır Allah onların sebebi ile bu dini kuvvetlendirir.


Müslümanların Melhamede merkezleri Şam, Deccalde merkezleri Kudüs ve Ye´cüc Me´cüc vak´asında merkezleri Tur-u Sina'dır.

 Beytül-Makdis´in mâmur olmasını Medine´nin harab olması takip eder. Onu da Melhamenin çıkışı ve onu da Kostantiniyye´nin fethi takip eder Onu ise Deccal´in çıkması takip eder.
 Melhame-i Kübra, Kostantıniyye´nin fethi ve Deccal´in çıkması 7 ay (sene) içinde olur.
 Melhame-i Kübra ile Kostantıniyye´nin fethi arasında altı sene vardır. Yedinci de Mesih Deccal çıkar.
Allah bu ümmete Deccal ile Melhamenin kılıcını birden vermez.

 Benî Esfer´le (Rumlar´la) aranızdaki sulh. Öyle ki, kadının hamileliği süresi gibi, dokuz ay toplanırlar, sonra size gadirlik yaparlar. Medine'nin fethi.
Denildi ki: "--Hangi Medine?"
Buyurdu ki: "--Kostantıniyye"

Not: Görüldüğü gibi Rumlar (Hristiyanlar) bir düşmana karşı müslümanlara yardım maksadı ile, müttefik olarak, Amik ovasına 960 000 kişilik, 80 tümenlik bir kuvvet getirdikten sonra, müslümanların o düşmana galib gelmesi üzerine anlaşmayı bozup, gadirlik yapacaklar ve müslümanlar üzerine hücum edecekler. Bu harbe Melhame-i Kübrâ deniyor ve Antakya´da Amik Ovası ve civarında cereyan edeceği anlaşılıyor.  Bu harbde merkez Şam´da bulunuyor ve müslümanların başında kumandan olarak Hz Mehdi AS bulunuyor. Ve Allah´ın inayeti ile müslümanların bu harbi de kazanacakları anlaşılıyor.

Siyah bayraklar gelip de karşınıza çıktında, Farslılar´a ikramda bulunun. Zira sizin devletiniz onlarla beraberdir.

BENİ ASFAR İLE 9 YIL SULH

Amerika siyahi hükümdar zamanında yok olacak denmekte buna göre 'beni asfar ile 9 yıl sulh yapacaksınız' hadisindeki beni asfarın ABD old söyleniyor doğru mu?

Asfar: Arapçada genellikle siyaha mukabil açık renk, özellikle sarı anlamında kullanılmıştır.   Ben-ul-asfer, Arapların Bizanslılara, sonra da Avrupalılara verdikleri ad. Açık renk saçları olanın oğlu anlamına gelir. Bir hadiste, Arapların Ben-ül-asfer'e karşı savaşından ve onların başkenti Konstantiniye'nin ele geçirilmesinden söz edilir. Rum hükümdarlarına da mulûk-i ben-ül-asfer denilirdi. Sonraları, İspanya Müslümanları bütün Avrupalılara Ben-ül-asfer adını vermişlerdir. İspanya hakkında yazılmış bir kitap da Tarih-ül-Sujr (ispanya Tarihi) adını taşımaktadır. Bu deyimin, kelime anlamıyle, önce Flavius sülâlesi için kullanıldığı, sonraları bütün Avrupalıları içine aldığı sanılmaktadır.

MELHAME-İ KÜBRA

Kan gövdeyi götüren harb en büyük harbdir ve DECCALİN harbinden daha büyüktür. Zira deccalin ordusu bir milletten oluşur. bu harbi yapanların ordusu ise birçok milletten oluşur

Rumlar A"mak (antakya) ve mercidabık"a inmeden önce kıyamet kopmayacaktır. İşte bu sıralarda, onların karşısına şehirdeki bir ordu dikilir ki, bunlar yeryüzünün en hayırlılarıdır. Her iki ordu harp etmek üzere yerlerini aldıklarında Rumlar;
"bizimle (Araplar, yani) bizim karılarımızı ve çocuklarımızı esir alanlarla aramızdan çekilin ki biz onlarla çarpışalım. Müslüman (askerler) bunu kabul etmezler ve şöyle derler;
"Sizinle (bu) kardeşlerimizin arasından Allah"a and olsun ki asla çekilmeyeceğiz.
Bu sırada harbde başlamış olur. Müslümanların üçte birisi (harbetmeden) mağlup olur. Allah onların hiçbir zaman tevbelerini kabul etmesin. Bu arada müslümanların üçte biride öldürülür, bunlar Allah katında en yüce şehitlerdir. Askerlerin geri kalan üçte biri Rumları yener ve fetihlerine devam ederler, ayrıca bir fitneye de düşmezler. İşte İstanbulu da bunlar (TÜRKLER) fethedecektir. (ebu hüreyre)

Kan gövdeyi götüren asıl o büyük harpler başladığında, Şamdan bir ordu çıkar. İşte bunlar Allahın gelmiş geçmiş en hayırlı kullarıdır ( sözü edilen ordu halifenin TÜRKlerden oluşan ordusudur.) (el fiten)


Nefsim elinde olan Allah"a yemin ederim ki; yılanın sıkışıp hücresine girdiği gibi , imanda sıkışacak ve sonunda şu iki mescide ( mekke ve Medineye ) çekilecektir...

Bu sırada Allah öfkelenir, kılıncıyla onlara darbe ve mızrağı ile onlara hucum eder. ( Abdullah b. amra ; "Ey Abdullah Allahın kılıncı ve mızrağından maksat nedir? diye soruldu o da : Mümin kullarının kılıncı ve oku olmalıdır!" dedi). Artık bundan sonra Rumların hepsi helak olur. Sonra bu (TÜRKLER) Rum ülkelerine alırlar, onların bütün kalelerini ve şehirlerini tekbir ve tehlil sesleri ile ele geçirirler. En sonunda Heraklenin şehrine (İSTANBUL) gelirler ve Halici karşılarında (bir çarşaf gibi ) yayılmış olarak bulurlar. Daha sonra orayı (istanbulu) tekbir ve tehlil getirerek gth ederler. Onlar kükreyen tekbir sesleriyle öyle hucum ederlerki, surların bir tarafı düşer, sonra bir kere daha (ufukları dolduran ) tekbir sesleri ile hucum ederler bu defa surların diğer kısmı düşer. Ne varki surların denize bakan (haliç) kısmı düşmez. Bundan sonra onlar ROMAya yürürler ve orasınıda tekbir sesleri ile elegeçirirler. İstanbuldan öyle çok ganimet alırlarki onlar o gün ganimetleri (altınları) sayarak değil, ölçek , ölçek taksim ederler" (el-Fiten)

Bu hadisten anlaşıldığına göre: Önce İslam ülkeleri esaret altına alınır. Öyle ki İslam sadece Mekke-Medineye sıkışır. Ondan sonra Allah Mehdi'yi gönderir. Ve Müslümanlar bütün dünyayı ele geçirir.

"Allah müminlerin (ordusu)na İstanbul ve Romayı tesbih ve tekbir sesleri ile fethini nasin etmedikçe kıyamet kopmayacaktır ( Amr. b Avf)

 
“Saltuknâme”de belirtildiğine göre;

Ayas Gâzî bir gün “Edrene’den taşra” çıkıp, uzaktan hayranlıkla “şehre nazar urdı”ktan sonra, “ol yirde” uykuya dalıp, “ol gice düşinde (Hazret-i) Fahr-i ‘Âlem’i” görmüş,(11) Fahr-i Kâinât -sallAllahu aleyhi ve sellem- kendisine Edirne’nin fethini müjdeleyerek; “Server, biz cân göziyle bu Edrene’yi görüp durıruz! Cennet buka‘alarundan bir buk‘a (bahçelerinden bir bahçe)dür, cennet bunuñ zâhir üstindedür. Hakk Te‘âlâ Hazreti buna nazar idüb, Kur’ân’da ‘Rûm’ dimişdür ve Rûm’uñ bu aslıdur. ‘Elif. Lâm. Mîm. Gulibetü’r-rûmu fî edne’l-’ard’(12)dan murâd bu Edrene’dür. Bunda müslimânlık nusret ve ferâhlık bulup dâ’im kuvvet bula; ‘Yefrehu’l-mü’minûne bi-nasri’llâh’(13) (‘Mü’minler Allah’ın yardımıyla sevinmiş’) ola! ‘el-’Emr’(14) (‘Allah’ın emri’) târîhinden ki, bu ‘Biz‘’(15) (‘birkaç’) ‘adedinden mevcûddur.

Çün ol hîn (o zaman) ola, benüm ol kavî (kudretli) ümmetüm bu diyârda gelüb cem‘ olısar (toplanır)lardur ve benî ‘asfer’le (haçlılar’la) bunlar ceng idüb helâk eyleyiserlerdür. Ve ‘İsâ ‘Aleyhi’s-selâm Mehdî’ye leşker (asker) olub küffârı kat‘ idiserdür.   Hakk Te‘âlâ (bu şehri) deccâl çıkduğı vakıt ânıñ şerrinden saklaya, âna göstermiye, gâzîler yüzi-suyına halâs eyleye. 

Kuveyt savaşı hakkında hadisler


Yine bir rivayette Ebu Zer (R.A.) Resul-i Ekrem’in (A.S.M.) şöyle buyurduğunu söylemiştir:


“Benî Ümeyye’den dessas bir adam (Kuveyt Emîri), bir beldede (Kuveyt’te) hakim olur. Bir sultan (Saddam) gelir onun saltanatına galib olur veya saltanatı, onun elinden alır. O da Rumlara (Amerika) sığınır ve Rumları ehl-i İslam üzerine getirir. İşte bu ahirzamanın kanlı harblerinin başlangıcıdır”.


(Naim bin Hammad Kitab-ul Fiten-291) 


Hadislerde 3. Dünya savaşı

İmam-ı Ali, Ebu Hureyre ve İbn-i Abbas’ın (R.A.) rivayet ettiği bir hadîste şöyle varid olmuştur:
“Ahirzaman’ın harbi cihan harbidir. Çok kimselerin öldürüldüğü iki büyük harbden sonra bir üçüncüsü daha olacak.  

Ebu Nadre (R.A.) dedi ki; Cabir (R.A.)’ın yanında idik, şöyle dedi: “Öyle bir zaman yaklaşıyor ki, Irak ahalisine bir kafiz (kile), bir dirhem sevk olunmayacak” (Yani Irak’a ambargo konulacak ve para ve ölçekle alışveriş olmayacak).


Dedik ki “bu kimden dolayı olur”. Dedi ki: “Acemler (Arab’ın gayrısı) bunu men’ ederler.” Sonra dedi: “Şam ahalisine bir dinar, bir müdy (kile) sevk olunmayacak”. “Bu kimden dolayı olur” dedik. “Rumlar’dan dolayı” dedi. Sonra az bir müddet sustu.


Sonra dedi ki: Resulullah (A.S.M.) buyurdu ki: “Ümmetimin son zamanlarında bir halife (Mehdi) olur, malı saymadan verir”. Ben Ebu Nadre’ye: “O Ömer İbn-i Abdulaziz midir?” dedim. “Hayır” dedi.


  ( Divan-ı İmam-ı Ali (R.A.) Müştakzade Şerhi


İmam Ali  (R.A.)  meşhur divanında Hz. Mehdî ve bazı ahirzaman hadîsatından bahsetmiştir. Bu divanın Müştakzade şerhinden aldığımız bir kısmı şöyledir:


 Tercümesi: Âyâ oğlum! Türkler cûş ettiklerinde (kaynadığında, karıştığında, yani haddini aştığında) Mehdî-i Âdil’e muntazır ol...


...Kudemadan Şeyh Sa’deddin Muhammed Hamuli (K.S.) zuhur-u Mehdî hakkındaki takribeleri  


Yani “Zaman huruf üzre besmele ile tamam adedi miktarına baliğ olsa Mehdî kaim ola.

Savm-ı Ramazan akabinde hurucuna tesadüf olundukta benden ona selam isal eyle” demek olur. Hesabı bindörtyüz tarihini tecavüz eder ki; muhakkikin لاَ يَلْبَثُونَ خِلافَكَ إِلاَّ قَلِيلاً

Yani taht-el lafz : “Habibim! Senden sonra onların devam-ı ihtilat ve ülfetleri kalildir.”

Pes mükerreratı hazf ile 1399 olup sinin-i kameriyenin müddet-i merkumede küsurunu zam ile hicretten 1422 yıl 3 ay 24 gün olur**.

Burada Mehdî’nin kıyamı hakkında verilen tarih olan hicretten 1422 yıl 3 ay 24 gün sonrası ise; hicrî 1423 tarihinin 3. ayı ve 25. günü etmektedir. Bu da miladî 2002 yılının 6 Temmuz tarihine tekabül etmektedir.


Tercüme: Kıyam eder o demde sizden ol kim hakikat gösterir hakka o kul yol (Yani: O vakit sizden bir zat kıyam eder. O size hakkı getirir ve hak ile amel eder.) 


DECCAL

Meşhur Temim-i Darî hadîsinde bildiriliyor ki “Deccal bir adada bulunuyor.” İşte hadîs-i nebevînin işaret ettiği o ada İngiltere’dir. Yani  Deccaliyetin menbaı İngilizlerdir.

Alem-i İslam’ın tam intibahıyla ve Yeni Dünya’nın , Hıristiyanlığın hakiki dinini düstur-u hareket ittihaz etmesiyle ve Alem-i İslam’la ittifak etmesi ve İncil, Kur’an’a ittihad edip tabi olması o dehşetli gelecek iki cereyana karşı semavi bir muavenetle dayanıp inşaallah galebe eder.” ( Emirdağ Lahikası )


HERMECİDDUN HARBİ: 
“Hicretten bin dört yüz (1400) sene sonraki akidlerden iki veya üç akid say (yani hicrî 1420 ile 1430 tarihleri arasında). O vakit Mehdî-i Emin çıkar ve bütün dünya ile harb eder. Dalalete düşenler (Hıristiyanlar) ve Allah’ın gadabına uğramış olanlar (Yahudiler) ve münafıklar (Alem-i İslam’ın başındaki Süfyanîler olan cümle idareciler ve onlara fetva veren bir kısım ulema-is sû’), İsra ve Mi’raç beldesi olan Kudüs’teki “Meciddun Dağları”nda onun için toplanırlar”.
(Esme-l Mesalik Lieyyam-il Mehdîyy-il Meliki Li Küll-id Dünya Biemrillah-il Malik,
                       

Şuayb bin Salih Temimi: 

Temim oğullarından orta boylu, esmer, meczum (hafif sakallı), kevsec (sakalı yanlarda az, aşağı tarafı uzun olan; diğer bir manası da Yemen asıllı) bir adam ki, ona Şuayb bin Salih denilir. Beyaz elbiseli, siyah sancaklı 4000 kişinin kumandanıdır. Mehdî’nin öncüsü olur ve kiminle mukatele ederse, harbde kim ona karşı çıkarsa onu öldürür.
(Fetava-i Hadîsiyye, İbni Hacer-i Heytemî -41)
 
“Siyah sancaklılar, Abbasoğulları için çıkar. Sonra bir başka def’a da Horasan’dan çıkar ki; takkeleri siyah, elbiseleri beyazdır. Onların kumandanı Temim’den Şuayb bin Salih denilen bir adamdır ki, Süfyanî’nin adamlarını hezimete uğratır. Ta Beyt-i Makdis’e iner, Mehdî’nin hakimiyetine zemin hazırlar, ona Şam’dan üçyüz kişi yardım eder, onun hurucuyla Mehdî’ye emrin (vazifenin) teslim edilmesi arasında yetmiş iki ay zaman vardır.”
( Fetava-i Hadîsiyye, İbni Hacer-i Heytemî -42)



Akşemseddîn -kuddise sırruh- Hazretleri İstanbul’un Düşeceği Günü Nasıl Bilmişti?

İstanbul’un fethinden sekiz asır önce, Resûlullah Aleyhisselâm tarafından; “Kostantîniyye elbette fetholunacaktır. Ne güzel kumandandır onu fetheden kumandan! Ne güzel askerdir onun askerleri!”(17) Hadîs-i şerîf’iyle taltif edilen Fâtih Sultan Mehmed’in ve askerlerinin “Kostantîniyye’yi feth” edeceği “Âyet-i kerîme’de dahî gelmiş” olup, Kur’ân-ı kerim’de geçen “Beldetün tayyibetün = Seçkin belde”(18) ifâdesi “hisâbınca”, gerçekten de şehrin düşüşü “Hazret-i Risâlet’üñ -‘aleyhisselâm- hicretinüñ sene’-i 857”sinde gerçekleşmiştir.(19)

Nitekim Hüseyin Enîsî’nin “Menâkîb-ı Akşemsüddîn” adlı eserinde kaydettiğine göre, fetihten sonra Akşemseddîn Hazretleri’ne “vakt-i fethi” nasıl “ta‘yîn eyledüği”nden sorup; “Gâ’ibi neden bildüñ ki hükm eyledüñ?” dediklerinde; “Karındaşum Hızır ile ‘ilm-i ledünnî’de Kostantîniyye’nüñ fethini vaktiyle istihrâc eylemişdük (çıkarmıştık). Kal‘a feth olındıkdan soñra Hızır karındaşumı gördüm; kal‘a duvârı üzerine çıkmış, ayakların salınmış oturmuş(tu).” cevâbını vermiştir.(20)

İstanbul’un fethini müjdeleyen Resulullah Aleyhisselâm’ın; “Türkler sizinle savaşmadıkça siz onlarla savaşmayın! Çünkü Kantûrâ soyundan gelen şu Türkler, mülkü ve hilâfeti ümmetimin elinden çekip alacaklardır.”(24) Hadîs-i şerîf’indeki müjdesini de, bu Âyet-i kerîme’ye göre Yavuz Sultan Selîm Hân’ın gerçekleştireceğini keşfeden bu zât; “‘Benüm sâlih kullarım ol yire vâris olur!’ deyû, Hazret-i Hakk sizi tavsîf buyurmuşlar!” diyerek, pâdişâhı “şâd idüb sevindürmiş”ti.(25)

Nitekim “cifr ilmi”nin üstâdı olarak kabul edilen Hazret-i Ali -kerremallâhu vechehû- Efendimiz de; “Lâ büdde min Selîmi âl-i ‘Osmân yemlikü’r-rûmu ve’l-‘acem, sümme yemlikü cezîrete’l-‘arab.” : “Osmanoğulları’ndan Selîm’in Rûm’a, Acem’e ve ardından Arap diyârına hükmetmesi yakındır!”(26) buyurarak, fethin onun eliyle gerçekleşeceğini sekiz buçuk asır öncesinden bildirmiştir.                                                        
****
Zira o kan gövdeyi götüren harb en büyük harbdir ve DECCALİN harbinden daha büyüktür. Zira deccalin ordusu bir milletten oluşur. bu harbi yapanların ordusu ise birçok milletten oluşur ( konusu geçen harb malazgirt savaşıdır ve karşı tarafta 12 kralın toplam 80 sancak altında 12şer bin askeri vardır ki bu 960 bin düşman eder TÜRK ordusu ise 25 bin kişidir yani aradaki fark 38 kattır

Rumlar A"mak (antakya) ve mercidabık"a inmeden önce kıyamet kopmayacaktır İşte bu sıralarda, onların karşısına şehirdeki bir ordu dikilir ki, bunlar yer yüzünün en hayırlılarıdır. Her iki ordu harb etmek üzere yerlerini aldıklarında Rumlar ; "bizimle (Araplar, yani) bizim karılarımızı ve çocuklarımızı esir alanlarla aramızdan çekilin ki biz onlarla çarpışalım Müslüman (askerler) bunu kabul etmezler ve şöyle derler ;

"Sizinle (bu) kardeşlerimizin arasından Allah"a andolsun ki asla çekilmeyeceğiz.
bu sırada harbde başlamış olur. Müslümanların üçte birisi (harbetmeden) mağlup olur. Allah onların hiçbir zaman tevbelerini kabul etmesin Bu arada müslümanların üçte biride öldürülür, bunlar Allah katında en yüce şehitlerdir.Askerlerin geri kalan üçte biri Rumları yener ve fetihlerine devam ederler, ayrıca bir fitneye de düşmezler. İşte İstanbulu da bunlar (TÜRKLER) fethedecektir. (ebu hüreyre)

Allah katında en ulu şehid şüphesizki denizlerde yapılan harblerde şehit olanlardır. Sonra ise Antakya ve civar kasabalarında (Rumlara karşı) şehit olanlar, daha sonra ise Deccal"a karşı şehit olanlardır ( Abdullah b el-Astan)

Kan gövdeyi götüren asıl o büyük harpler başladığında, Şamdan bir ordu çıkar. İşte bunlar Allahın gelmiş geçmiş en hayırlı kullarıdır ( sözü edilen ordu halifenin TÜRKlerden oluşan ordusudur (el fiten)

Fitnenin en çok yayıldığı bir anda Allah-u Teâlâ çığır açmak için, bayrağı kaldırmak için Hazret-i Mehdi'yi gönderecek ve ona ruhsat verecek. O kendisine bahşedilen ruhsatla, mânevî destekle murad edilen noktaya kadar yürüyecek, vazifesini ifâ edecek. Sonra onun elindeki iradeyi de çekecek.

Deccal'e salâhiyet vermeyi murad edince, onun kuvvetine karşı çok zayıf düşecek. Bunun sebebi, Hazret-i Mehdi uzağa açılacak, o ise istilâya başlayacak. Ortalık büsbütün karışacak.

Hazret-i Mehdi çok zayıf düşünce, onun maiyetini kurtarmak ve İslâm'ı galebe çaldırmak için Allah-u Teâlâ üçüncü olarak da Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ı gönderecek. Deccal ve yahudiler o şekilde temizlenecek. İslâm âlemi küffârdan, yahudinin zulmünden kurtarılmış olacak.

Fakat bununla kalmayacak. Bu hâlâtı gören Çin harekete geçecek, o zamana kadar harplerle boşalan dünyayı istilâ edeyim diyecek. Üzerlerine tank gibi yürüyecek, fakat Allah-u Teâlâ onları da bir gecede helâk edecek ve böylece dünyayı boşaltmış olacak.

1 yorum:

  1. Çoğu uydurulmuş kaynağı yok, said nursi hz muhyiddin ibni arabi tavsiye ederim

    YanıtlaSil