Günlerdir ülke gündemine düşen ve ortalığı toz dumana boğan yolsuzluk olayına adı karışanların bir bölümü tutuklandı, bir bölümü ise serbest bırakıldı.
Ancak, gün yoktur ki yeni kanıtlar, yeni savlar ortaya atılmasın.
Soruşturmada suçlananların bir bölümü iktidar partisine mensup Bakanlar ve çocuklarının olması ve soruşturmayı yapan güvenlik güçlerinin hallaç pamuğu gibi soruşturmadan alınıp dağıtılması, şimdi de sıra soruşturmayı yapan yargı mensuplarını dağıtmaya, itibarsızlaştırmaya gelmesi, iktidar partisi soruşturmanın üstünü örtmek istiyor savlarını beraberinde getirerek gündeme oturttu.
Ortada olan ve milyonlarla ifade edilen paralar, para kasaları, para sayma makinası, ses ve görüntü kayıtları olmasına karşın, suçlananlar kesin ve inandırıcı kanıt göstermeden inkâr yolunu tercih ediyorlar.
Neyse, yandaşlar ve karşıtları yazılı ve görsel medyada olayı tartışa dursunlar bu can sıkıcı olayın yarattığı sıkıntıyı biraz olsun giderebilmek amacıyla, bu gün okuyuculara, bu yolsuzluk savları ve inkârların anımsattığı bir anıyı sunmak istiyorum.
1988-1992 yıllarında İzmir Cumhuriyet Savcılığı Müracaat Bürosunda görevliydim. (Bilmeyenler için açıklama: O gün İzmir’de işlenen tüm olayların hazırlık evraklarının önce bu büroya geldiği, orada ifade alma, serbest bırakma, tutuklamaya gönderme gibi ön işlemler yapıldıktan sonra evrakın Cumhuriyet Savcılarına dağıtılmak üzere kaleme havale edildiği veya evrak suçüstü olarak gelmişse iddianame ile ilgili mahkemeye dava açma işlemleri yapılmaktadır.)
Bu açıklamadan sonra anımıza geçelim.
Bir gün Kemeraltı çarsısında kalabalıktan yararlanarak yankesicilik yapmak isteyen bir sanık, gözüne kestirdiği bir kadının çantasındaki parayı alıp cebine koyduktan sonra, görülen yurttaşlar tarafından suçüstü yakalanıp polis karakoluna teslim ediliyor.
Karakol tarafında düzenlenen suçüstü tutanağı ile Cumhuriyet Savcılığına getirildi. Suçunu anlatıp savunmasını almaya başladığımda, suçunu inkâr etti.
Sanığa, inkâr ediyorsun ama yakalanınca paralar senin cebinden çıkmış dediğimde “doğrudur efendim paralar benim cebimden çıktı ama oraya nasıl girdiğini, kimin koyduğunu bilmiyorum” diye bir savunma yaptı.
Nasılda bu günkü savunmalara benziyor. Değil mi?
28.12.2013
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
28 Aralık 2013 Cumartesi
Olayların Anımsattığı Bir Anı - Gündüz Akgül
Related Posts:
Ergenekon Gerekçeli Kararı Kaç Sayfa Olacak? - Müyesser YıldızErgenekon davasına bakan 13. Ağır Ceza Mahkemesi 7 ay geçtiği halde gerekçeli kararı yazmayınca, kanun değiştirildi ve gerekçeli kararın 15 günde yazılması zorunluluğu getirildi.13. Ağır Ceza Mahkemesi için 15 günlük süre y… Read More
Erdoğan'ın Twitter'ı neden kapattığını merak ediyor musunuz?Başbakan Erdoğan dün (20 Mart 2014) Bursa’da, “Twitter mıvitır dinlemem, kapatırız” demişti. Dediğini de yaptı. Seçimlere sayılı günler kala, dünyanın tepkisini alacağını bile bile bunu niye yaptı ki?Genel kanı, “Yeni ses k… Read More
Müslüman Halka Çağrı: Kardeşinizle Kavga Etmeyin!Bir Müslüman için en büyük inanç gösterisi Allah’ın 99 adında özetlenen vasıflara sahip olmaktır. Bunların başında ‘ErRahman erRahim’ gelir. Rahm, Rahmet, Merhamet aynı kökten gelen sözcüklerdir. Allahın en büyük özelliği Rah… Read More
Gündüz Akgül: Sosyal Devleti Arıyorum!...Sevgili Dostlar,Yazılı ve görsel medyada okuduğum ve izlediğim bir haber sonrasında, sosyal devleti arama telaşına düştüm, ama bulamıyorum.Nerede olduğunu bilen, gören, duyan varsa bu telaşımı gidermek için lütfen bildirsin.T… Read More
Tünay Süer: Mitoman ve mitomaniye!Erdoğan mitinglerinde sık sık;İşte bu toprak var ya bu toprak, ah benim kardeşlerim 780 bin kilometrekareyle vatan toprağıdır. Burada kimse ameliyat yapamaz. Kimse operasyon yapamaz. Bunun tamamı tek millet, Türk milletinindi… Read More
0 yorum:
Yorum Gönder