Türkiye gündemini sarsan yolsuzluk savlarına, yetkili kişi ve kuruluşların yasaların emrettiği kurallar içinde müdahale ederek doğruyu bulmaları ve halkoyunu tatmin etmeleri gerekirken, ne yazık ki yolsuzluk savı yanlışı, hukuki mevzuatla oynanarak yapılan yanlışlıklarla giderilmeye ve bu yanlışın kabul edilmesinin halka dayatılmaya çalışıldığını görüyoruz.
Yolsuzluk savları bağımsız yargı tarafından kesin hüküm haline getirilene kadar herkesin masumiyet ilkesinden yararlanma hakkının olduğunu kabul ederek suçsuz olduğunu belirttikten sonra yetkili kurum ve kişilerce yapılan yanlışları dile getirmeye çalışacağım.
-Yargıçlar ve Savcılar Yasasının 5. Maddesine göre Cumhuriyet Başsavcıları, Cumhuriyet Savcıları üzerinde gözetim ve denetim hakkına sahiptir.
Durumun herkes tarafından anlaşılabilmesi için daha da açalım.
Bir ilde veya ilçede, bağımsız görev yapan mahkemelerin aksine, Cumhuriyet Savcılığı kurumu, bir Cumhuriyet Başsavcısı ve ona bağlı Cumhuriyet Savcılarından oluşan bir bütünlük arz eder.
Yasanın verdiği yetkiye dayanarak Cumhuriyet Başsavcısının Cumhuriyet Savcıları üzerindeki gözetim ve denetimi hakkı sadece idari yetkilerle sınırlıdır. Cumhuriyet Savcılarının yargı yetkisini kullanma hakkı üzerinde bir gözetim ve denetim hakkı yoktur.
Örneğin;
Cumhuriyet Savcılarının nöbet işlerini düzenlemek, onlara evrak dağıtmak, izin işlerini programlamak, hangi mahkeme ile duruşmaya çıkacaklarını belirlemek gibi idari görevler Başsavcının yetkileri içindedir.
Cumhuriyet Başsavcısı, Cumhuriyet Savcılarına, şu davada şöyle iddianame düzenle, bu evraka takipsizlik kara ver, şu davada şu mütalaada bulun diye yargı yetkisine karışma yetkisi yoktur.
“Büyük rüşvet operasyonu” diye adlandırılan olayda, sanıkların çokluğu ve gözetim süreninde sorguların yetişmemesi gerekçesiyle olaya el koyan Cumhuriyet Savcısı Celal Kara’nın yanı sıra iki Cumhuriyet Savcısının görevlendirilmesi gayet doğaldır.
Ancak, hazırlık evrakı Celal Kara adına kayıtlı olduğuna göre diğer iki savcının yapacağı işlemlerin Celal Kara’da toplanması ve sanıkları serbest bırakma, tutuklamaya sevk etme ve diğer işlemler Celal Kara’nın yetkisiyle olmalıdır. Geçmişten beri uygulama böyledir.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının, hazırlık evrakını Celal Kara’dan alıp başka bir Cumhuriyet Savcısına verme yetkisi vardır.
Ancak, Cumhuriyet Savcılarına yazdığı “Hukuki ihtilaf halinde görevli 3 cumhuriyet savcısından ikisinin imzasıyla işlem yapılacaktır” yazısının yasada yeri yoktur. Türkiye’yi sarsan böyle bir yolsuzluk savında her iki durumda soruşturmaya gölge düşürmektedir.
Gönül arzu ederdi ki Cumhuriyet Başsavcısı her türlü baskıya karşı direnip, yargıyı tartışacak duruma sokmasaydı. Ne yazık ki öyle olmadı.
“Bilgilendirme” başlıklı 18.12.2013 tarihli yazımda da belirttiğim gibi ülkemizde uzun yıllardan beri Adli Kolluk oluşturulması için çeşitli hükümetler zamanında yasa önerileri verilmesine karşın, İç İşleri Bakanlığının karşı çıkması nedeniyle mutlak çıkması gereken bu yasa ne yazık ki çıkmamış ve özlük işleri Cumhuriyet Savcısına bağlı bir Adli Kolluk kurulamamıştır.
Bu nedenle zorunlu olarak Ceza Muhakemesi Yasasında düzenlenen hükümlere göre Cumhuriyet Savcısı adli işlerde İç İşleri Bakanlığına bağlı güvenlik kuvvetlerini (Olayın yerine göre polis ve jandarma) Adli Kolluk olarak kullanmak zorunda kalmaktadır.
Güvenlik güçleri Cumhuriyet Savcının verdiği adli görevleri yaparken, mülki amirlerine değil doğrudan Cumhuriyet Savcısına karşı sorumludurlar.
-Diğer bir yanlışta, İktidar partisi olayın tedirginliği ve telaşı ile Adli Kolluk Yönetmeliğinde yaptığı değişiklikle “En üst dereceli kolluk amiri adlî olayları, suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenini korumakla ve bu konuda gerekli tedbirleri almakla görevli ve yetkili olan mülki idare amirine derhal bildirir.” Hükmünü getirmiştir.
Demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında güçler (kuvvetler) ayrılı ilkesi vardır. Cumhuriyet Savcısının el koyduğu bir olayda Adli Kolluk olarak görevlendirdiği kolluk amirlerinin, hazırlık soruşturmasının gizliliğini ihlal edecek ve Adli amirleri olan Cumhuriyet Savcısının haberi olmadan mülki amire bildirilmesi Anayasaya ve Ceza Muhakemesi Yasasına aykırıdır.
Bu uygulama ile Anayasada ki güçler ayrılığı göz ardı edilerek bağımsız yargı, yürütmeye tabi hale getirilmiştir.
Ankara Baro Başkanın yazılı ve görsel medya haberlerine yansıyan bu değişikliğin iptali için yargıya gideceği konusundaki söylemi vardır.
Yurttaşların bilgisine sunulur.
22.12.2013
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
22 Aralık 2013 Pazar
Yanlış, Yanlışla Düzeltilemez - Gündüz Akgül
Related Posts:
Hukuk Devletinin Olmazsa Olmazları - Gündüz AkgülHukuk devleti olduğunu savlayan ülkeler, hukukun evrensel ilkelerine ve anayasada belirtilen kurallara uymak zorundadırlar…Türkiye Cumhuriyeti Anayasası;Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, …. Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk De… Read More
Demokrasinin Gereği - Gündüz AkgülDemokrasi, tüm kurum ve kuralları ile tam olarak uygulandığı zaman, ancak o ülkede demokratik bir yönetim şeklinin varlığı kabul edilir…Bu kurallardan biri ve en önemlisi, devlet politikasında her kesin ve her kesimin eşit ha… Read More
Gündüz Akgül: İşlem tamam!..Yıl 1994…“Bütün okullar İmam Hatip yapılacak”… “Elhamdülillah şeriatçıyız”…‘‘Hem laik hem Müslüman olunmaz. Bu millet isterse laiklik tabii ki gidecek’’Dedi…Yıl 1996…“Cumhurbaşkanı'nın imam hatipli olacağı günler yakındır” …D… Read More
İğneyi Kendine Batırmak - Gündüz Akgül“Çuvaldızı başkasına, iğneyi kendine batır” özdeyişi, özeleştiriyi açıklayan çok güzel bir örnektir…CHP üyesi olarak bu yazıda iğneyi kendime batırarak bir özeleştiri yapacağım…Yurttaşlar arasında haksız olarak oluşan bir alg… Read More
Uygulama Anayasanın Tersi - Gündüz AkgülAtatürkçü oldukları savıyla meydanlarda söylev (nutuk) atan 12 Eylül’ün cuntacı generalleri tarafından, laik bir devlet olmamıza karşın, Anayasanın 24. Maddesine din kültürü ve ahlak öğretiminin ilk ve ortaöğretimde zorunlu o… Read More
0 yorum:
Yorum Gönder