Facebook

16 Ocak 2014 Perşembe

MEHDÎ NEREDE, HANGİ MİLLET İÇİNDE VAZİFE YAPACAK ?

Hz. Mehdî'nin neseben Âl-i Beytten olduğuna dair rivayetler vardır. Ancak bu, Hz. Mehdî'nin illâ Araplar arasında çıkacağını göstermez. Hatta hadislerden Arapların dışında zuhur edeceğini çıkarmak bile mümkündür. Meselâ Tirmizî'de yer alan bir hadiste, “Hz. Mehdî'nin Araba hakim oluncaya kadar Kıyametin kopmayacağından” söz edilir ki, buradan Arapların içinde çıkmayacağını anlıyoruz. Çünkü Araba hâkim olmak için onların dışında olmak gerekir.

Bir rivayette, Hz. Mehdînin Doğu tarafından çıkacağı bildirilir.
İbni Haldun ve Kurtubî, yukardaki rivayeti teyid eder tarzda Hz. Mehdî'nin Meşrık, Horasan ve Amuderya taraflarından geleceğini kaydetmektedirler. Kurtubî'nin onun Kuzey Afrika'dan çıkacağını söylemesi ise, o günlerde bir ıslahatçı ve mehdîye duyulan ihtiyaç sebebiyledir.

Başka bir hadis-i şeriften ise şunu öğreniyoruz: Doğudan bir takım insanlar çıkacak ve Mehdîye zemin hazırlayacaklar, yani Hz. Mehdî onlar arasında hükümran olacaktır.

Bu hadis Doğuda bulunan veya Doğudan gelen bir millet içerisinde çıkacağını göstermektedir ki,—Allahu a'lem—bunlar o zamanlar Doğuda bulunan, sonradan Anadolu'ya yerleşen Türklere işaret etmektedir.

İs'afü'r-Rağıbîn'de buna daha da açıklık getirilmiştir. “Mehdî Rum'dan, Türklerden ayrılmayacaktır.”

Birçok hadis kitabıyla birlikte Hakim'in Müstedrek'inde yer alan, Buharî ve Müslim'in şartlarına uygun gördüğü bir hadis-i şerifte ise siyah sancaklılar diye nitelendirilen bu topluluğun kahramanlıklarına dikkat çekilir :
“'Hazinelerinizin yanında üç kişi savaşacak. Üçü de halife oğludur. Fakat hiçbiri halife olamaz. Sonra Doğu tarafından bir takım siyah sancaklılar belirir ve öyle bir savaşırlar ki, böyle bir savaşı hiçbir kavim yapmamıştır.' Peygamberimiz daha sonra bir kısım şeyler söyledi ki hafızamda kalmadı. Devam edip şöyle buyurdular: 'Siz bu siyah sancaklılarla gelen zâtı gördüğünüzde kar üzerinde emekleyerek de olsa gidip ona bîat ediniz. Çünkü o Allah'ın halifesi Mehdî'dir.'”

Kitabü'n-Nihaye'de yer alan rivayette ise Hz. Mehdî'nin bu siyah sancaklılarla teyid edileceği, ona muvafakat edecekleri ifade edilmektedir.

Seyyid Ahmed Hüsameddin (r.a.) İstihraçnâme'sinde Mehdînin doğuş yeriyle ilgili şöyle bir not düşmüştür:

"Müslümanlardan bir zât gelecek, bu zâtın şerefi, Kafkasya'nın en ulu dağından etrafa güneşin şuâı gibi şûlenisar olacaktır."

Bütün bunlar, Hz. Mehdînin yoğun faaliyetini Türkler içerisinde yürüteceğini göstermektedir.

Düşmanlarının ehl-i içtihad âlimlerinin mukallidleri olduğunu, Mehdînin kendi imamlarının tersine hükmettiğini gördüklerinde bundan hoşlanmayacaklarını, fakat karşı da gelemeyeceklerini söyleyen Muhyiddin Arabî, onun kılıncının ise "kardaş"ları olduğunu söyler. Bu kılınçtan korktukları için ister istemez hâkimiyetine boyun eğerler. Muhyiddin Arabî şöyle devam eder:
"Onun açık düşmanları fukahâ olacak. Elinde kılıncı, yani "kardaşları" olmasa idi katliyle fetvâ vereceklerdi. Lâkin Cenab-ı Hak, onu keremiyle ve kılınç ile temizleyecek; onlar ona itaat edeceklerdir. Çünkü halk arasında imtiyazları kalmayacak, hattâ ahkâm hususunda ilimleri de azalacak. Mehdî'nin gelişiyle âlimlerin hükümlerindeki ihtilâflar da giderilecek. Ondan hem korkacaklar, hem de bir şeyler umacaklar. Kalben ondan nefret edecekler, fakat buna rağmen ister istemez hükmünü kabul edecekler."

  Benî Asfar'ın gadri" diye Antakya'daki "Melhame-i Kübra" (Büyük Savaş), onların gadriyle alâkalı olacak. Dost görünecekler, müttefik görünecekler; ondan sonra hıyanet edecekler!.. "Hatay'daki savaşta dost ve müttefiklerimizden ihanet göreceğiz"

  35/13. Batı tarafından gelen bir fitne, doğu tarafından gelen bir fitne ile karşılaşınca, Şam'ın ortasında toplanın. O gün yerin altı üstünden daha hayırlıdır. “Hz. İbn-i Abbas RA”


354/13. Allah bu ümmete Deccal ile Melhamenin kılıcını birden vermez. “Hz. Muaz RA”
298/1. Yakında siz Rumlar'la emin bir sulh yapacaksınız. Sonra siz gaza edeceksiniz. Onlar da gerinizde sizin gaza ettiğinize düşman olacaklar. O harpten muzaffer çıkacak ve ganimet alacaksınız. Sonra yeşil bir ovaya konacaksınız. Orada bir Rum neferi salibini kaldıracak ve diyecek ki: "Haç galip geldi." Ona müslümanlardar biri karşı koyup, kendisini öldürecek. Bunun üzerine Rumlar muahedeyi bozacak ve gadredecek. Büyük muharebeler olacak. Sizin için toplanacaklar ve seksen sancak halinde üstünüze gecekler. Her bir sancak altında onbin (on iki bin) kişi olarak. (Amik Ovası'nda önlenecek olan hadise)”Hz. Zu Mihmer RA”

Not: Görüldüğü gibi Rumlar (Hristiyanlar) bir düşmana karşı müslümanlara yardım maksadı ile, müttefik olarak, Amik ovasına 960 000 kişilik, 80 tümenlik bir kuvvet getirdikten sonra, müslümanların o düşmana galib gelmesi üzerine anlaşmayı bozup, gadirlik yapacaklar ve müslümanlar üzerine hücum edecekler. Bu harbe Melhame-i Kübrâ deniyor ve Antakya'da Amik Ovası ve civarında cereyan edeceği anlaşılıyor. Bu harbde merkez Şam'da bulunuyor ve müslümanların başında kumandan olarak Hz. Mehdi AS bulunuyor. Ve Allah'ın inayeti ile müslümanların bu harbi de kazanacakları anlaşılıyor.

518/4. Benden sonra hulefâ, hulefadan sonra umerâ, umerâdan sonra melikler, meliklerden sonra cebâbire, cebâbireden sonra ise ehl-i beytimden bir kimse gelir de, o yeryüzündü adaletle doldurur. Ondan sonra da kâhtani gelir. Beni gönderen zâta kàsem ederim ki, o, diğerlerinden dûn değildir. “Hz. Abdurrahman ibn-i Kays RA”

477/6. Kâhtan'dan (Yemen'de bir yer) bir adam çıkıp da asası ile insanları sevk etmedikçe kıyamet kopmaz.”Hz. Saad RA”

Şu anda dağınık olan Türk devletleri birleşerek hz. Mehdi (a.s)'ye yardım edeceklerdir:

... İbrahim bin Übeydullah bin Alâ babasının şöyle dediğini nakleder. İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: Emirülmüminin aleyhisselam (Hz. Ali) kendisinden sonra Kaim'in kıyamına kadar gerçekleşecek olan olaylardan bahsetti. ...ve köşe bucakta benim oğluma (hz. Mehdi (a.s)'ye) yardım edecek olan dağınık Türk bayrakları zuhur edecek. (Gaybeti numani, s. 323)

...Allah ona (MEHDİ'YE) Rum'u, Deylem'i, Sind'i, Hindistan'ı, Kabilşah'ı ve Hazar'ı FETHETTİRECEKTİR. (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 274)



0 yorum:

Yorum Gönder