Facebook

23 Şubat 2014 Pazar

RUSYA...

Dost mu, düşman mı?

Rusya ilk önce 862’de Kiyef Knezliği olarak tarih sahnesine çıktı. Kiyef Knezliği 13. yüzyılda Moğol istilasına uğrayıp yıkıldı. 14. yüzyılda kurulan Moskova Knezliği 16. yüzyılda Rus imparatorluğu haline geldi. Rus imparatorluğu 1917 yılında yıkıldı. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği kuruldu. SSCB 1989 yılında dağıldı. SSCB’nin dağılmasının ardından Rusya'nın bütün zenginlikleri Soros destekli kişilerce satın alındı. Bunlar yahudi destekli Rus oligarklarını oluşturdular. Ancak Putin’nin iktidara gelmesiyle Putin bu oligarkları toplayıp ya Rus devletine tabi olmak yada ülkeyi terk etmek seçeneğinden birini kabule zorladı.
Dünya egemenliği hedefini güden devletlerin izledikleri temel hedeflerini içeren politikaları vardır. İngiltere üzerinde güneş batmayan imparatorluktu. Almanya Ostpolitik denilen doğuya yayılma politikasını yürütmüştür. Osmanlı üç kıta üzerinde devlet-i ebed müddet siyasetini takip etmiştir. Rusya kuzeye sıkışıp kalmış olmasından dolayı sıcak denizlere inme politikası gütmüştür. Dünyadaki gelişmeler bu politikalar üzerinde ayarlamalar yapmayı gerektirse de, temel hedeflerde değişme olmamıştır.
Türkler ile Rusları yüzyıllar boyu savaştıran Rusların sıcak denizlere inme politikası olmuştur. Türkler sedd-i zülkarneyn gibi Rusların güneye inmelerinin önünde bir sed oluşturmuştur.  İslam ülkelerini yüzyıllar boyunca Türkler korumuştur. 
İngilizler Ortadoğu'daki petrol bölgelerini ele geçirebilmek için önlerindeki en büyük engel olarak Türkleri görmüştür. Rusya'yı, Balkan ülkelerini, Yunanistan'ı bize saldırtan perde altında hep İngilizler olmuştur. En sonunda Arabistanlı Lawrens’in çalışmalarıyla sembolize edildiği gibi İngiliz siyaseti Arapları Türklerden koparıp 20. yüzyıldaki islamın dünya üzerindeki karanlık dönemine yol açmıştır.  İngilizlerin baskısı ile Lozan anlaşmasında ilk verilen ödün de Türkiye'nin islamı temsil etme rolünün terk edilmesi olmuştur.  Dünya egemenliği için İngilizlerin bir hedefi Londra – Hong Kong hattının kendi kontrollerinde olmasıdır.  Türkiye de bu hat üzerindedir.  Bu nedenle Türkiye’nin iç ve dış siyasetinde İngiliz gücü çok etkin olagelmiştir.
Rusya dost mu, düşman mı? Tarihe bakarsak Rusya’ya karşı daima dikkatli olunması dersini alırız. Rusların sıcak denizlere inme hedefinde değişme olmamıştır. Savaş yada barışçıl olarak  Akdeniz'e inmek zorundadır. Montrö ve Lozan anlaşmalarıyla bu durum düzenlenmiştir.  Rusya Suriye’nin Lazkiye şehrinde bir üsse sahiptir. Rusya bundan kolay kolay vazgeçemez. Bunun alternatifi Kıbrıs adasında bir üs edinmesidir. Ama Kıbrıs'ta iki adet İngiliz üssünün bulunması nedeniyle buna şimdilik imkan yoktur.
Gazeteci yazar Ergün Diler’in yazılarına baktığımızda dünya üzerinde iki güç rekabet ve mücadele içindedir. Bir tarafta yahudi sermayesi, diğer taraftan buna karşı olan diğer sermaye grubu..   Bir tarafta başını yahudi ve ingilizlerin çektiği finans kapital denilen grup, karşı tarafta Obama Amerika'sınca temsil edilen sanayi kapitalizmi, Putin ile temsil edilen Rusya ve Erdoğan Türkiye'si… Elbette her ülkede bu iki grubun temsilcileri bulunmakta ve mücadele içindedirler.
Mahir Kaynak üçüncü dünya savaşının son meydan savaşının İstanbul'da yapılacağını söylemektedir. İstanbul'daki savaşı kazanıp Türkiye'yi kendi tarafına çeken grup savaşı kazanacak demektedir. 
Aynı şekilde gazeteci ve yazar Yiğit Bulut da Türkiye ile Rusya'nın birlikte bir Türk-Rus imparatorluğu oluşturmasını önermektedir. Türkiye bu açıdan Şanghay grubu içinde yer alması gerektiğini söylemektedir.
Bugünlerde Ukrayna’daki karışıklıklar Rusya ile AB arasındaki rekabetten kaynaklanmaktadır.  Almanya'nın ostpolitik hedefi göz ardı edildiğinde bu rekabet anlaşılamaz. Rus yanlısı Yanukoviç’in görevden alınması, Soros yanlısı portakal devrimin anası olan Timoşenko’nun hapisten çıkarılması Rusya'nın güneye doğru açılan kapısının daralması anlamına gelir. Bu durum Rusya’nın üçüncü dünya savaşında neden Almanya'yı hedefleyerek Avrupa üzerine yürüyeceğinin de açıklaması niteliğindedir.  Anlaşılan Rusya bir kedi gibi köşeye sıkıştırılmasını hazmedemeyecektir.
Türkiye'nin bekası ve menfaati ne yöndedir. Kapitalist batı bloku içinde mi, yoksa Rusya, Çin, Hindistan ve İran gibi doğu ülkeleri yanında mı?  Elbette bunun kararını vermede duygusal eğilimler değil, akılcı çıkarlar ağır basacaktır.
İslam evliyalarında Osman Akfırat Efendiye göre önce Avrupa Türkiye’yi aralarından atacaktır. Pek çokları bu duruma çok üzülecektir. Türkiye daha sonra Nato’dan da çıkacaktır. Üçüncü dünya savaşı başladığında bu durumun Türkiye için rahmet olduğu anlaşılacaktır. Zira Rusya Avrupa üzerine yürüyecek ve Avrupa'da taş üstüne taş bırakmayacaktır, denilmiştir. Rusya üçüncü dünya savaşında İstanbul'u 6 ay işgal edecektir. İstanbul Mehdi tarafından tekbirlerle savaşsız geri alınacaktır.
Bediüzzaman'a göre Türkiye kuzey-doğudaki dehşetli ejderha tarafından işgale uğrayacaktır. Kuzey-doğudaki dehşetli ejderha tabiriyle Rusya'yı işaret etmiştir. Bunun zamanı olarak  “bundan bir asır sonra” diyerek zamanımızı tarif etmiştir.
Bediüzzaman’a göre Ahirzaman fitneleri dönemi 1293 (1877) tarihinde İngilizlerin tahrikiyle Rusların Osmanlı üzerine saldırması ile başlamıştır. Ruslar İstanbul Yeşilköy önlerine kadar ilerleyip Mevlana Halid Bağdadi’nin himmetiyle durdurulabilmiştir.  Yine Osmanlı devleti 1911-12 Balkan harplerinde Rus desteğindeki Balkan devletlerinin isyanıyla Balkanlardaki topraklarını kaybetmiştir.  
Bediüzzaman 1958 yılında Irakta General Kasım darbe yapıp İngiliz destekli Nuri Paşa hükümetini devirdiği zaman bir radyo istemiş ve haberleri dinlemiştir. Sonra radyoyu kaldırın, daha zamanı gelmemiş demiştir. Ardından: “Ben bekliyordum ki, Amerika, Almanya, Türkiye, Alemi İslam, Hindistan-Pakistan, Japonya birlikte mutlak küfre vuracaklar” demiştir.
Üçüncü dünya savaşında Rusya Avrupa’ya saldıracak ancak, aynı şekilde İran ve Türkiye'yi de işgal edecektir. Rus ordusunun Hatay’a kadar inip Amik ovasında Amerikan destekli Türk ordusu ile savaşacaktır. Rus ordusu Doğu Anadolu’da teslim alınacaktır. Ancak başlangıçta Türkiye'ye destek veren Amerika bulunduğu bölgeden çıkmak istemeyecektir. Bunun üzerine Amerika ile de bu bölgede savaşılacaktır. Mustafa Necati Özfatura’ya göre 1 milyon Amerikan askeri Toros dağları eteklerinde ölecektir. Bu savaşlar sonunda batı çökecek, buna karşı İslam dünyası Mehdi’nin liderliğinde yükselecektir.

0 yorum:

Yorum Gönder