Facebook

This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

30 Eylül 2014 Salı

30 Sep


Rejimin uyguladığı kuşatma sonucu hayatını kaybeden 7 aylık bebek Adnan eş Şeyh Bekri


Rejimin iç halkasından bir sima olan Esad'ın kuzeni Hafız Makhluf ailesiyle beraber Belarus'a geçtiği birden fazla kaynak tarafından iddia ediliyor. Bu ayın başında Makhlouf Şam'da istihbarattaki önemli pozisyonundan alınmıştı. Rejim yanlısı kaynaklara göre rutin bir görev değişimi sonunda Makhlouf albaylıktan generalliğe terfi ettirilmişti. /
A powerful cousin of Syrian President Bashar Assad has relocated to Belorussia with his wife, according to multiple sources.
They said that Hafez Makhlouf, Assad’s maternal cousin, had left the country amid speculation the move came after his falling-out with the president’s inner circle.
Earlier this month, Makhlouf was removed from his powerful intelligence post in Damascus but pro-regime sources said at the time that it was a “routine” move, linked to his promotion from colonel to general.
http://www.dailystar.com.lb/News/Middle-East/2014/Sep-29/272315-assad-cousin-relocates-to-belorussia.ashx

Rejimin bayram öncesinde Morek ve Hama kırsalını ele geçirmek için büyük bir saldırı başlatacağına dair haberler var. / There is reports claiming that the regime will start a massive attack on Morek and Hama Rif to recapture these areas back. 


HUMUS

Rastan'da bulunan patlamamış varil bombası. / An unexploded barrel bomb in Rastan.
http://www.youtube.com/watch?v=jXCxkZ8NklE
http://www.youtube.com/watch?v=_BFsJAppdGc

ŞAM

Mücahitlerin Harasta'da Hava Kuvv. İsthbarat binasını ele geçirdiğine dair muhtelif haberler var. / There is news from different sources claiming that mujahideen captured Air Force Intelligence building in Harasta.

Mücahitler Dukhaniya'da bölgedeki operasyonların komutanı olan Samer Wasel'i öldürdü. Aynı saldırılarda 8 rejim askeri daha öldürüldü ve 1 tank tahrip edildi. / Mujahideen killed Loyalist commander in charge of the operations -Samer Wasel- in AL Dukhaniya. In same attack they destroyed a tank and killed 8 of the regime forces.


Rejimin Jobar'da Taybe'yi ele geçirdiği iddialarını yalanlayan video kaydı. / Video report which denies regime's claims that it capture Taibeh in Jobar.
http://www.youtube.com/watch?v=sKqFReoSuEM


Qaboun'a ulaşan rejimin takviye güçleri. / regime military reinforcement arrive at AL Qabun.
http://www.youtube.com/watch?v=gbIF_LNt7Ao

Harasta'da Hava Kuvvetleri İsthb. kompleksinde bir binadaki yangın. / Fire inside the AF branch in Harasta
http://www.youtube.com/watch?v=Q9dQOpM1M5I

Kentin doğusundaki çatışmalarda Tuğg.Ali Abdulkerim öldürüldü. / Brigadier Ali Abdel Kareem is killed along the clashes in east side of the city.

HASEKEH

IŞİD peşmergelerle girdiği çatışmalar sonucu Rabia'yı geri aldı. / ISIS recaptured Rabia after clashes with pashmargas.

HALEP

İC Han Toman'da Hizb. militanlarının bulunduğu bir rejim noktasını ele geçirdi. / IF captured a spotpoint in Khan Toman, which Halesh was manning.
http://www.youtube.com/watch?v=VQG3-beMl28

Rejim uçakları kentte farklı yerleri bombalamaya devam ediyor. Bugünkü bombardımanlar sonucu da ölen ve yaralananlar oldu. Şeyh el Hudur semtine düşen iki varil bombası sonrasında aralarında çocukların da bulunduğu en az 10 sivil şehit oldu. / Syrian warplanes resumed shelling this morning on several areas of central Aleppo leaving a number of dead and wounded among civilians, among them also children; in particular at least 10 people were killed by two barrel bombs dropped by Syrian warplanes on civilian houses in the Sheikh Khodor neighborhood. Barrel bombs hit also the Jeb Al Qobbeh area in the old city and the Masaken Hanano, Sakhour and Qadi Askar neighborhoods leading to large damages in civilian houses and wounding a number of civilians.


http://www.youtube.com/watch?v=9b482VzSEVY
Şeyh Hudur semtindeki bombardımanın hemen sonrası. /
First moments after two barrel bombs were dropped on civilian houses in the Sheikh Khodor neighborhood of Aleppo.
http://www.youtube.com/watch?v=ZL4u0hDI5rc&noredirect=1 
Enkaz altındaki kızkardeşi için ağlayan çocuk. / A child crying for his sister who is still buried under the rubble in the Sheikh Khodor area

http://on.fb.me/YMxqVU
Enkaz altında bulunan minik yavru / [Photo] A child is found under the rubble in Sheikh Khodor


Kobani'deki çatışmalardan. / From clashes in Kobane.
http://www.youtube.com/watch?v=9w1nhoWDYx8


İDLİB

Halep-Lazkiye otoyolu üzerinde el Rabia kontrol noktasında Şukurul Ghab tarafından TOW füzesi ile vurulan Shilka.Suqur Al Ghab destroyed a shilka in Al Rabia checkpoint at the Aleppo-Lattakia Highway, with a TOW.
http://www.youtube.com/watch?v=-IwMY5g8DM8 


HAMA

Mücahitler havaalanını Grad füzeleriyle vuruyor. / Mujahideen hit the airport with Grad missiles.
http://www.youtube.com/watch?v=sdwGT-XcGSs
http://www.youtube.com/watch?v=yXf4nPmfgh0

Tünay Süer: Başına taş mı düştü?

Tünay Süer: Başına taş mı düştü?
“PKK’lıların, Bitlis-Diyarbakır karayolu üzerindeki polis noktasına roket ve uzun namlulu silahlarla saldırıları sırasında, takviye ekibini taşıyan zırhlı araç devrildi, meydana gelen kazada 5 polisimiz yaralandı” dediler bizlere.
Ardından 3 canı kaybettiğimizi öğrendik.
Biliyorsunuz bir gün önce de Diyarbakır’ın Kayapınar ilçesinde akşam saat 23.00’da 2 polis aracına yönelik gerçekleştirilen saldırıda 1 polisimiz ölürken, 2 polisimiz de yaralanmıştı. Halen hastane köşelerinde canları ile uğraşıyorlar.
                                                     ***
Şu birkaç aydır gerek askeri, gerek polise ait kaç araç nasıl oluyor da kaza ile devriliyor?
Bunların hiç birisinin kaza olduğuna inanmıyorum.
Bizlere karşı kaza süsü veriliyor ve evlatlarımız pisipisine kalleşçe öldürülüyorlar.
Türk Milleti galeyana gelmesin diye saklanıyor bence.
Suç sadece bu cani katil sürüsünde değil tabi.
Onlara her türlü tavizi veren ilk önce AKP iktidarında sonra halen iktidarla işbirliği içinde bölünmeyi destekleyen YCHP ve MHP dedir
                                                        ***
Askere ve polise emir verilmiş;
“Aman açılımına zarar gelmesin ne yaparlarsa sadece seyredin.”
Olacak iş midir bu yani? Sabır taşı olsa çatlar be!…
Askeri taşlarlar, yol keserler, mahkeme kurarlar, okulları, kutsalımız olan bayrağımızı, devletimizin kurucusu ulu önderimizin heykellerini yakarlar, çocukları, askerleri, işçileri kaçırırlar, şantiyeleri basıp iş olanaklarını yakıp yıkarak kullanılmaz hale getirirler, hangisini sayayım?
Sanki oralar bizim toprağımız değil de işgal etmişiz havasında senin devletin, benim devletim derler.
Askerlerimizin oralarda, biz vatanseverlerin buralarda sinirden psikolojimiz altüst oldu ve dünya dar gelmeye başladı.
Meydanı boş bulan hainler her istediklerini yapacaklar ve bizler sadece seyredeceğiz.
Açılımınız da siz de batın inşallah!
                                                      ***
Aslında Türk askerine savaşma izni verilse pire gibi ezerler bu şerefsizleri. Bunu hainlerde biliyor, yedi düvelde.
Meydanı boş bulan hainler var ya, aslında erkek gibi askerimizin karşısına çıkamazlar.
Ödlektirler çünkü.
Ancak kalleşçe arkadan vurmayı ve pusu kurmayı iyi becerirler.
Olanlar karşısında askeri güçlerimizin elini kolunu bağlamak hainliktir, alçaklıktır. Onların şehit olmalarını istemektir, bile bile öldürtmektir. Askerîn gururu ile oynamaktır.
Buna hiç kimsenin hakkı yoktur, kendinize gelin beyler!
Tarih karşısında suç işlenmektedir.
Dünyanın hangi ülkesinde teröre karşı gelinmez ve terörle mücadele edilmez?
Neyin açılımı ve neyin barışıdır bu?
Barış iki ülke arasında çıkan mütareke ile yapılır.
Biz kiminle savaşıyoruz?
Kendi ülkemizde başkaldıran eşkıya ile mi?
Bu durumda Cumhuriyeti kuran parti CHP’nin dut yemiş bülbül misali suskun ve bu süreci destekler olması büyük kitleleri çılgına döndürmektedir.
Aman açılıma zarar gelmesiymiş!
Açılımınız batsın emi?
İnsanın inanası gelmiyor.
Atatürk’ün kurduğu partiye bakın eşkıyaya sahip çıkıyor neredeyse.
                                                        ***
Bu kadar taviz ve suskunluk karşısında şımaran terör örgütü de azdıkça azıyor.
Hele bakın neler diyorlar;
Terör örgütü yöneticisi olduğunu söyleyen Mustafa Karasu denen soytarı;
“Ya çözüm olacaktır ya da Kürt halkı bu mücadeleyi yürütecektir, sürdürecektir. Yapılanlar uyarı niteliğindedir.
Suruç’ta kıyametin koparılması gerekiyor. Sadece Suruç’ta değil Van’da, Diyarbakır’da, Ağrı’da, Muş’ta, Tunceli’de, Bingöl’de kıyamet koparılmalı” diyor
Halkı nasıl kışkırttığını görüyor musunuz?
                                                        ***
Bunca askerimizin, polisimizin öldürülmeleri;
Uyarı amaçlıymış!
Oysa bunlar katil ve cani sürüsü, kalleşler, korkaklardır.
IŞİD’ den tek farkları kafa kesmiyorlar.
Topunun Allah Belasını versin.
(Ulan biz sizi bir çözeriz ki feleğinizi şaşırırsınız ya! Siz dua edin Tayyip’e!)
                                                            ***
HDP Eş başkanı Demirtaş Washington’da Kobani’nin düşmek üzere olduğunu ve kentte büyük bir katliam yaşanacağını söyleyerek Türkiye’yi olayları seyretmekle suçluyor ve ;
“Lafa gelince, biz Kürtler ve Türkler etle tırnak gibiyiz diyenlere seslenmek istiyorum. Bugün kardeş miyiz değil miyiz onu ölçme günüdür” diyor.
Yahu bunlar ne utanmaz, arlanmaz insanlar be!
Sana sormak gerek şimdi tam sırası Selahattin Bey.
İnsan kardeş dediğine pusu kurar mı?
Devletine başkaldırır mı?
Askerini, polisini sırtından bıçaklar mı?
İşine gelince kardeş, işine gelmezse düşman!
Neymiş efendim IŞİD’e karşı çıkan unsurlarla birleşeceğiz takviye edeceğiz.
Bunun anlamı Türk Ordusu PKK ile yan yana savaşarak PKK ve PYD’yi destekleyecek.
Binlerce vatan evladımızı kalleşçe şehit etmişler, halen yapmadıkları yok ve yardım istiyorlar.
Hadi canım sen de, ne senden ne de senin gibilerden kardeş olmaz.
Aslında Tayyip karışmayacak, varsın ikisi de birbirlerini yesinler dünya bu mikroplardan kurtulur ne güzel. Ne var ki insanı üzen arada suçsuz insanların telef olmalarıdır.
                                                 ***      
Doğu ve Güneydoğu’da eşkıya hüküm sürmeye başlamış, CHP Genel Başkan Yardımcısı Tanrıkulu HDP Washington temsilciliğinin düzenlediği toplantıya katılıyor. Bir basın mensubunun sorusuna; devletin Öcalan’la Kürt sorununun çözümü hakkında konuştuğunu biliyoruz da milyonlarca seçmenimiz olmasına rağmen bu süreç hakkında bir şey bilmiyoruz diyor.
Bu kadarına pes!
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik şartnamesine Türkiye’nin koyduğu çekincenin kaldırılmasını istiyormuş.
Sen CHP li misin yoksa PKK li misin? Sormazlar mı adama?
                                                        ***
Öte yandan PKK tehditlerine karşın muhalefet partilerinden beklediğimiz sert yanıtı AKP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Akdoğan yapıyor.
“Senin bir şey yapmaya gücün yetiyorsa git işini yap. Türkiye’ye niye meydan okuyorsun? Var mı bir gücün? O zaman niye Türkiye’den yardım istiyorsun? Uçmayı bilmiyor, çıkmış çatıya konuşuyor. Sen konuşacağına, git o zaman orada mücadele et”
Başımıza bu işleri açan kendileri değilmiş gibi konuşuvermiş. Şimdiye kadar besledikleri, koruma altına aldıkları IŞİD belasına bir gün olsun terörist diyemediler, PKK’nın hemen hemen her istediğini yaptılar Türkiye bölünme noktasına geldi, işler çığırından çıkmaya başladı.
Şimdi güya posta atıyorlar. Neden acaba?
Neden acaba’ nın cevabı eski başbakan Erdoğan’ın (Dünya Ekonomik Forumu) açılış toplantısındaki konuşmasından geldi;
"Ey dünya, IŞİD gibi bir terör örgütü çıkınca ayaklanıyorsun da, PKK gibi bir terör örgütü ortadayken niye ayaklanmıyorsun? Orada niye sesin çıkmıyor, ona karşı niye bir ortak mücadele verelim demiyorsun” diyor.(Günaydın be eski başbakan günaydın!)
Aman Allah’ım! Neler duyuyoruz.
Ya Erdoğan’ın başına taş düştü ya da dünyanın sonu geldi.
Böyle düşünenler olabilir elbette ama Erdoğan sıkışık durumda hem kendi ikbalini hem de Türkiye’yi ateşe attığının farkına varınca feryada başladı.
Bundan böyle neler olacak bekleyip göreceğiz.

Gündüz Akgül: Vesayet…

Gündüz Akgül: Vesayet…
Vesayeti kaldırdık söylemi, son dönemlerin modası oldu…
Vesayet kaldırılmalı mı?..
Hukuk devletinde vesayet olmaz…
Elbette kaldırılmalı…
Yalnız kaldıranlar, yerine kendi vesayetlerini getirmemek koşuluyla…
Kankalar (AKP-Cemaat) yollarda birlikte yürüyüp yağmurda ıslanırken…
Ordu vesayetini kaldırıyoruz diyerek, Ordu’yu kurulan kumpasla yerle bir ettiler…
Kanıtı mı?..
17 Aralık yolsuzluk olayından sonra ortaklık bozulunca…
Büyük ortağın (AKP) itirafı…
AKP iktidara geldiği günden beri tüm vesayetleri kaldırarak kendi vesayetini kurmak için her yola başvurdu…
Sonunda kurmayı başardı…
Nasıl mı?..
AKP;
-Güçler ayrılığını (Yasama, Yürütme, Yargı) kabul eden Anayasa hükmünü göz ardı ederek, tüm güçleri yürütmenin şemsiyesi altında toplamayı sağladı…
-Tüm kamu kurumlarını yandaş hale getirdi…
-Eğitimi yazboz tahtasına çevirip, imam okullarına dönüştürerek arka bahçesini oluşturdu…
-İş dünyasında taraf olmayanları, denetim baskılarıyla bertaraf ederek biat etmelerini sağladı…
-Yazılı ve görsel medyada yandaş olmayan, biat etmeyen yazar-çizer takımı işinden oldu…
-Yasaklardan yana olmadığını söyleyip, 10 yaşındaki bebelere türban takmanın yolunu açarak din öncelikli ideolojisini, kendisine oy vermeyen %50’ye dayatmaya çalışırken bunu özgülük olarak pazarlamaya çalıştı…
-Alevi yurttaşların tüm isteklerine karşın, Cem Evlerinin ibadet yeri  olarak kabul edilmemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bağlayıcı kararına karşın, din dersinin zorunlu olmasının kaldırılması gerekirken her iki konuda da yasakların devamında sakınca görmeyerek çifte standarda imza atmanın şampiyonu oldu…
-Yasal haklarını kullanarak iktidarı protesto edenler hakkında, “Hükümeti devirmek” suçlamasıyla davalar açıldı…
-Kimden yapılırsa yapılsın iktidara tüm eleştirileri, hükümete darbe düzenlemek şeklinde değerlendirdi ve yandaş medyada bu konuda algı yaratmak için gerekeni fazlasıyla yaptı…
Yazmakla bitmeyen bu uygulamalar vesayet değil de nedir?..
Aksini savunan AKP ve yandaşları inandırıcı olamıyor…
AKP, oradan, buradan vesayeti sona erdirdik diye övünürken…
Bu gün ülke, tüm kurum ve kuruluşlarıyla, AKP’nin vesayeti altındadır…
Gün geçtikçe bu vesayetin dozu artmaktadır…
Vesayet kurulurken, Anayasaya aykırı çıkardığı yasalardan yararlanmaktadır…
Anayasa Mahkemesi (AYM), muhalefetin başvurusu üzerine bu yasaları iptal etmesine karşın, kararları geriye yürümediğinden,  yapılan uygulamalar yerli yerinde durmaktadır…
Anayasa ve yasa konusu olan işleri Yönetmelikle çözmeye çalışmaktadır…
Yakın zamanda ki iki canlı örneği;
-Torba yasa ile kaldırılan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nun (DEİK), mal varlığının, Yönetmelikle Ekonomi Bakanlığı bünyesinde kurulan yeni kurula devredilmesi…
Ve…
-Yönetmelik değişikliğiyle Orta Öğretimde türbanın serbest bırakılması…
Bu yazdıklarım komplo teorileri değil, AKP vesayetinin gerçek kanıtlarıdır…
Hala AKP vesayeti yoktur, diyen yandaşlardan inandırıcı yanıt bekliyorum…


30.09.2014
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet savcısı

29 Eylül 2014 Pazartesi

About retreat of Adra / Adra'dan çekilme ile ilgili röportaj



These are some excerpts of Orient TV with Asaad AL Zobi about the retreat from Adra.
Adra does not have a strategic spotpoint and the rebels’ retreat was elaborated with him. Before rebels retreated from Adra, they killed 68 Republican Guards’ elite officers and Halesh + 6 brigadiers in the operation room that the rebels blast in a first ambush in the North East of Adra Al Ummaliyat, and 31 Republican Guards’s Elite officers killed in a second ambush at the gate of Adra Al Balad.
Q: what is the purpose of this retreat if it was elaborated and planned ?
The retreat aimed at taking the regime forces to the battle area
-Protect 400 rebels ‘ fighters who were taken to an area which is more dangerous than Adra and where they are needed.
-Lure the regime forces to those two places where the ambushes happened and allowed the destruction of the regime operation room where he believed that a russian officer was killed. He added that this officer was in charge of russian missiles which the regime received 20 days earlier. This officer met with the regime officers in this operation room i.e. 10 days before the blast.
-Regime forces were using Adra AL Ummaliya as a decoy to force rebels leave the Dukhaniya.
Of two strategies the one is to inflict the regime forces losses because the regime cannot bear anymore human losses, as compared to the strategy where as rebels keep the areas they captured.
The regime will regret to have attacked Adra AL Ummaliya; He lost men, equipments and a spotpoint. Explanation : Regime run a attack strategy of Jobar from 3 axis: Deir Salman, Deir Al Asafeer and Dukhaniya and Adra. Adra was a secondary front line attack as the main front line attack to Jobar. As the regime failed to recapture Dukhaniya, he was forced to enter Al Adra with a TV crew. and publicize a victory. Adra was used as a decoy to weaken Dukhaniya because he promessed Jaramaan loyalists that Dukhaniya will be recaptured within 24 hours. The regime is aware that as long rebels are in Dukhaniya, Kashkoul and Kabbas, they will enter the captial. Nowaday, rebels could enter r Damascus but the regime threat to destroy the city is holding them back. The regime planned 4 monthrs ago to destroy the city with 50 aircrafts each loaded with 4 Tons of bombs .
( Asaad AL Zobi on Orient TV)

Adra'dan çekilme ile ilgili Assaad el Zoubi ile yapılan röportajdan alıntılar.
Adra çok stratejik bir konumda değil ve çekilme önceden özel bir şekilde planlandı. Mücahitler Adra'dan çekilmeden önce mücahitler ilk baskınlarında Adra'nın Ummaliyat'ın kuzeydoğusunda operasyon odasında bulunan 68 elit devrim muhafızı ve Hizb. militanı ile 6 Tuğgenerali ve Adra al Balad girişindeki diğer baskınlarında ise 31 Elit Devrim Muhafızları mensubunu öldürdü.
Soru: Eğer önceden değerlendirilip planlandıysa bu çekilmenin amacı neydi?
Cevap: Çekilmenin amacı rejim güçlerini çatışma alanına çekmekti.
-Adra'dan daha tehlikeli bir bölgeye geçmiş olan 400 mücahidi korumak.
-Rejim güçlerini baskınların olduğu bölgeye çekmek ve aralarında bir rus subayının da bulunduğuna inanılan operasyon odasını yok etmek. Bu subayın rejimin 20 gün önce edindiği rus füzelerinden sorumlu olduğu düşünülüyor. Bu subay patlamadan yaklaşık 10 gün önce rejim subaylarıyla burada biraraya geldi.
- Rejim güçleri Adra Umalliye'yi mücahitlerin Dukkaniya'yi terk etmeleri için yem olarak kullanıyordu.
İki stratejiden biri de mücahitlerin aldıkları bölgeleri ellerinde tutmasındansa rejime kayıp verdirmekti çünkü rejimin daha fazla adam kaybına tahammülü yok.
Rejim Adra al Ummaliya'ya saldırmaktan dolayı pişmanlık duyacak çünkü burada adam ve ekipman kaybetti.
AÇIKLAMA: Rejim Jobar'da 3 eksenden saldırı stratejisi izliyor. Deir Salman, Deir Al Asafir ve Dukhaniye ile Adra. Birincil cephe Jobar iken Adra ikincil bir cephe hattı. Rejim Dukhaniya'yı geri alamayınca rejim güçleri TV kamerası eşliğinde Adra'ya girmeye ve bir zafer ilan etmeye zorlandı. Adra Dukhaniya'yı zayıflatmak için kullanılan bir yemdi çünkü rejim yanlılarına Dukhaniya'nın 24 saat içinde alınacağı sözü verilmişti. Rejim şunun farkında ki mücahitler Dukhaniya, Kashkoul ve Kabbas'ta kaldıkları müddetçe şehre girebilirler. Bugünlerde mücahitler kent merkezine (burada eski Şam'ı kastediyor büyük ihtimalle) girebiliyor ama rejimin kenti tahrip etme tehdidi sebebiyle girmiyorlar. Rejim 4 ay öncesinde kenti 4'er ton bomba yüklü 50 uçakla vurma planı olduğu biliniyor.
(Assaad Al Zoubi Orient TV'de)



 

29 Sep



Nusret Cephesi Uluslararası Koalisyon saldırısında vurulan ilk şehitlerini toprağa veriyor.
JAN buries its first martyrs killed by the international coalition

20-26 Eylül arasını kapsayan rfs haftalık raporu. /  rfs weekly report between 20-26 Sep.
http://rfsmediaoffice.com/en/weekly-summary-september-20-26-2014/


LÜBNAN

Geçtiğimiz günlerde yer verdiğimiz Lübnan ordusunun Arsal'daki mülteci kampını tacizi ve ateşe vermesine dair video. / Recently I mentioned Lebanese army attack in refugee camp in Arsal. A video of this attack.
http://www.youtube.com/watch?v=CukdN5YDnM8


HALEP

İC tarafından içindekilerle birlikte havaya uçurulan rejim binası. / A regime building is blasted by IF with all occupants inside.
http://www.youtube.com/watch?v=tFZWrJXA5FY 

28 Sep





ŞAM

Dukhaniya'da öldürülen rejim askerleri. / Regime soldiers killed in Dukhaniya.
http://www.youtube.com/watch?v=JaPnuf9nV2k
http://www.youtube.com/watch?v=Yiw22fvMLc4  Çatışmalar / Clashes


HALEP

IŞİD YPG güçlerine 2 bombalı araç saldırısı düzenledi ve çok sayıda YPG militanını öldürdü. Bu saldırı ardından çıkan çatışmalarda aralarında Kuveytli emir Halid el Rusi'nin de bulunduğu onlarca IŞİD militanı öldürüldü. Öldürülen IŞİD militanları Kobani'nin doğusunda gömüldü. Kobani ve civarını 6 bomba vururken köy boşaltıldığı ve sadece IŞİD ile savaşmak için YPG militanlarının bulunduğu Kobani'de bombardıman kayba sebep olmadı.
Bu arada uluslararası koalisyon uçakları Kobani çevresindeki birçok köye hava saldırısı düzenledi. Bunlar Taalik, Al Janabi, Tal Hajeb, Qabajeq, Mazraat Shufian. Buralardaki olası IŞİD kayıplarına dair bir haber ise yok. /  Daesh attacked the YPG with 2 car bombs killing many of them. Clashes followed this attack and 10s of Daesh have been killed among them the Kuwaiti Emir “Khaled AL Russi”. Daesh’s bodies were buried west of Kobani.
6 shells fell on Kobani town and neighbourhoods, no reports of casualties as the town is almost empty of people, and only kurdish fighters remain to fight Daesh attacks.
The int’l coalition aircrafts carried out attacks pn Daesh spotpoints in many villages at Kobani town neighborhood: Taalik, Al Janabi, Tal Hajeb, Qabajeq, Mazraat Shufian, and no reports about the size of Daesh losses.

HASEKEH


IŞİD militanları Kamışlı-Haseke arasında 20 PYD militanını öldürdü.

DARAA

Tafas, Naim ve Dael'de bombalı araç saldırıları yapıldı. Muhalifler IŞİD'den şüpheleniyor. Bunlardan biri Yadouda'da ÖSO tarafından etkisiz hale getirildi. / Carbombs exploded in Tafas and Naim and Dael, and one was dismantled by FSA in Yadouda.
http://www.youtube.com/watch?v=-tkYwkd0hIc
http://www.youtube.com/watch?v=2Nt4sTfVy4Q

28 Eylül 2014 Pazar

PROTESTS / GÖSTERİLER



Yapılan koalisyon saldırıları karşısında ülke çapında gösteriler düzenlendi. Gösterilerin amacı hava saldırıları sonucu ölen sivillere gönderme yaparak daha fazla uluslararası katil istemiyoruz. Sadece Esad rejimine son vermenizi istiyoruz. mesajını iletmek. / People took to the streets today in several areas across Syria on a Friday of demonstrations named “Civilians Do Not Need Any More International Murderers”, referring to the civilian victims left by the air strikes carried out by the International coalition on different Syrian areas. Demonstrators protested against the International coalition, called for an end to Assad regime and expressed their support to opposition forces.

İDLİB
Part 1 http://youtu.be/MwWBdSbvHMw
Part 2 http://youtu.be/SZUnsjLzKck
[Photo] http://on.fb.me/1rkzxNB 

Maarat an Nouman
Part 1 http://youtu.be/j3S1GI_oyTs
Part 2 http://youtu.be/npIuuqNV-24 

Sarmada
http://youtu.be/J9wFzamfThE 
Kafar Daryan
http://youtu.be/Se5PryJj7NY
http://youtu.be/s5iXtGt_Ce0
Salqeen
http://youtu.be/9OUs1ykuo28
Taftanaz
https://youtu.be/6ddQtObXSUg
Binnish
http://youtu.be/RHb-JKZ1vFI
Sarmeen
http://youtu.be/k5aKND6zE_E
Maarat Masreen
http://youtu.be/gQNxId7dRC4
Kansafra
http://youtu.be/ZOALl0CL7oo
Maarat Haramah
http://youtu.be/8wIbsflBjXU
Saraqeb
http://youtu.be/4Z8S9CcVDTw
Kafar Erouq
http://youtu.be/zlblncE-nfg
Tamanas
http://youtu.be/CaUzqhDJytU
Koreen
http://youtu.be/34QueuEquus
Kafar Oweid
https://youtu.be/eUV92I5G42o
Han Sheikhoon / Han Şeyhun
http://on.fb.me/1ndQHLX
Zaradna
https://www.facebook.com/video.php?v=1691418064415855
HUMUS
https://youtu.be/PzFqh7-xxeU
Houla
https://youtu.be/-oKDesuPn30
Waer
HALEP
http://youtu.be/xkgihST9mwA
Kafar Taal
http://youtu.be/Kyhx08hSHuA
Anadan
http://on.fb.me/1uuiQR1
http://on.fb.me/Yn0xPr
Selahaddin
http://on.fb.me/ZgURI3
Ansari
http://on.fb.me/1uuiMAE
Tal Refaat
ŞAM
http://on.fb.me/1vcoMge
Saqba
DARAA
https://youtu.be/qZRWpTWahfo
Nawa
https://youtu.be/3fXQBDZ19Ns
Dael
https://youtu.be/GIVFAZ_beHc
Al Balad


27 Sep



Suud koalisyon saldırılarına katılmayı reddeden pilot Faysal el Gamdi'yi tutukladı. / Saudi Arabia arrests Pilot Captain Faisal AlGhamdee refused to cooperate in the Coalition attacks.

Uluslararası Koalisyon Suriye'nin şehirleri üzerinde 29 hava saldırısı düzenledi ve saldırılarda 3 tomahawk füzesi kullanıldı. / The International Alliance conducted 29 air strikes at the Syrian cities and towns and used 3 Tomahawk missiles.

ŞAM

From clashes in Daraya. / Daraya'daki çatışmalardan.
http://www.youtube.com/watch?v=t6-YhE8x7OQ#t=31

Rejim Jobar'ı vurmaya devam ediyor. / Regime continue to hit Jobar.
http://www.youtube.com/watch?v=RJqo5FMD6KQ
http://www.youtube.com/watch?v=N7H_qv5GiOU

Rejim Ain Tarma'yı vuruyor. / Bombardment on Ain Tarma.
http://www.youtube.com/watch?v=jHv4cHlra3A

Nusret Cephesi Qalamoun Deir Atiyeh'te mühimmat ve asker taşıyan 2 rejim aracını vurdu. 21 şebbiha öldürüldü. / JAN blew away two vehicles in Deir Atieh. 1 transporting amunitions an 1 transporting soldiers. 21 shabbiha killed.


HALEP

Haydariya'da rejim bombardımanı sonrası. / After regime bombardment on Haidariah.
http://www.youtube.com/watch?v=GCPKLsqfgGI

Uluslararası Koalisyon Kobani ve Mingh civarındaki IŞİD noktalarını hedef alırken Halep'i hedef alan rejim uçakları çok sayıda sivilin ölümüne yol açtı. / International coalition warjets carried out airstrikes on Daesh main spotpoints in Kobani vicinities and Minnigh in Aleppo Rif,while regime forces warjets airsrikes on Aleppo districts killed and injured many civilians in Aleppo districts.

Savaştaki tehlikeli durumlarla ilgili bilgilendirici afiş çalışması. /  SOS campaign in Aleppo, to educate about the dangers of the war left. Especially about unexploded bombs.
http://www.youtube.com/watch?v=e7rCZgS_J0k

Nureddin Zinki tugayı rejim güçlerini Cehennem Topu ile hedef alıyor. / Nureddin Zinki brigade targets the regime forces with Hell cannon.
http://www.youtube.com/watch?v=Dy6_3RUfdMI

Kobani'de vurulan IŞİD hedefleri. / ISIS targets hit by air attack in Kobane.
http://www.youtube.com/watch?v=d1kMXX9B518

RAQQA

Koalisyonun hava saldırılarında Tabaqa'da çoğu özbek asıllı 17 IŞİD mensubu öldürüldü ve 20 militan yaralandı. / International Coaltion Air attacks on Raqqa Province, more than 17 Daesh killed in Tabaqa and most of them Uzbekis, and 20 were wounded, both as the result of the international coalition, and reports are telling that Daesh has deployed many fighters in the city of Tabaqa.

HASEKEH

Massar haber ajansının bildirdiğine göre IŞİD Iraq-Suriye sınırı yakınlarında bulunan al Baarabiya'da ilerliyor. YPG ile girilen şiddetli çatışmalar sonucu IŞİD civarda bulunan Kanana, Kanho, Hamdan'ı ele geçirdi. Aynız zamanda Ras el Ayn kırsalında da çatışmalar sürerken IŞİD burada YPG'yi çekilmeye zorladı. / Al Hassakeh, Massar news agency reports that Daesh is advancing in AL Baarabiya at the eastern Rif on Iraki-Syrian borders, after fierce battles with YPG. Daesh captured Kanana, Kanho, Hamdan in the vicinities of Al Baarabiya killing several in the militia ranks;
Daesh stormed the villages after blewing out the fuel tank in one of the YPG spotpoint.
In the same time, clashes between YPG and Daesh in the northern rif in Ras AL Ayn Rif, forcing the YPG to retreat with their equipments after 8 of their men were killed. 4 killed in Daesh ranks.



LAZKİYE

Kafraya'da şebbiha hedefleri mücahitlerce vuruldu. / Mujahideen hit shabbiha enclaves in Kafraya village.

HUMUS

Rejim saldırısı sonrası ölen evladı başında bir başka baba. / Just another father on his child who died after regime attack. /Rastan


HAMA

Latamne'yi vuran rejim bombardımanı./ Regime's aerial attack on Latamne.
http://www.youtube.com/watch?v=FJ1NIuP2FjY
http://www.youtube.com/watch?v=EMiDj8LSxLo
http://www.youtube.com/watch?v=aNTnWDTkO4U
http://www.youtube.com/watch?v=b6RySJ-Q6kU


DEYR EZ ZOUR

Ebu Kemal'de yapılan Beyaz Kefenliler grubunun saldırısında mekanize fırının yakında dörtten fazla IŞİD militanı öldürülürken çok sayıda militan da yaralandı. Aralarında Türk kökenli bir komutanın olduğu da belirtiliyor. /Al Kafn Al Abyad carried out an special operation in AL Boukamal against Daesh near the mechanical bakery, killng more than 4 and wounding many. It is claimed that there is also a Turkish origin commander among the killed.

244a27

27 Eylül 2014 Cumartesi

Zorunlu Din Dersi - Deniz Kavukçuoğlu

Zorunlu Din Dersi - Deniz Kavukçuoğlu
Günlük konuşmalarda sıkça rağbet edilen söylemlerden biri de “dünyanın her yerinde...” ya da “dünyanın hiçbir yerinde...” diye başlayan çoğu gerçeğe aykırı, yalan yanlış gerekçelendirmelerdir.
Okullarımızda zorunlu din dersleri kapsamına 10 yaşındaki beşinci sınıf öğrencileri de alındı ya, başta Milli Eğitim Bakanı olmak üzere tüm iktidar sözcüleri benzer söylemlere başvuruyorlar, kamuoyunu aldatıyorlar.
“Avrupa ülkelerine bakın” diyorlar, hepsinde “zorunlu din dersi var!” Oysa bu söylemin aslı astarı yok!

***
Bir bakalım: Fransa, Slovenya ve Arnavutluk dışında hemen hemen tüm Avrupa ülkelerinde okullarda din dersi veya bu dersin yerine konulan bir ders görülüyor. Güney Avrupa ve Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ile Finlandiya, Avusturya ve Almanya’da din dersleri mezheplere göre düzenleniyor. Katolik ve Protestan öğrenciler ayrı dersler görüyorlar. Bazı ülkelerde öğrencilere din dersi dışında “dinler üstü” bilgiler içeren seçenekler sunuluyor. Bu seçenek dersler “Ahlak (Etik)”, “Felsefe”, “Değerler ve Ölçüler” başlığı altında veriliyor. Örneğin, Portekiz, Belçika, Lüksemburg ve İspanya’da öğrenciler alacakları bu dersleri ders yılı başında belirliyorlar.
Din dersinin zorunlu olduğu Almanya’da öğrenciler kendi mezheplerine (Katolik veya Protestan) göre ders görüyorlar. Bazı bölgelerde okullarda İslam da ders olarak okutuluyor. Bremen ve Brandenburg eyaletlerinin ise özel bir durumu var. Bremen Sözleşmesi’ne göre 1 Ocak 1949 tarihinde bu eyaletlerde öğrenciler din derslerinden muaf tutulmuş, bu uygulama bugün de sürüyor.

***
Avusturya’da din dersleri zorunlu, Katoliklik ve Protestanlık dışında Ortodoksluk mezhebi ile Yahudi, İslam, Budizm dinleri de bu ders kapsamında yer alıyor. Avusturya’da, deneysel bir uygulama olarak 1997 yılından bu yana okullarda “dinler dışı” içerikte ahlak öğretileri de bir seçenek olarak öğrencilere sunuluyor.
Nüfusunun neredeyse tümü Katolik olan İtalya’da başka din ve mezheplerdeki öğrenciler de 1987’den bu yana Katolikliği işleyen zorunlu din dersine arzu ettikleri takdirde girebiliyorlar. Bunlar aileleri ve okul eğer anlaşırsa masrafları üstlenmek koşuluyla kendi din ve mezheplerinin işleneceği dersleri alabiliyorlar. Okullar din derslerine girmek istemeyen öğrencilere seçenek olarak “Yurttaş ve İnsan Hakları” dersini sunuyor. Bu derse girmek de öğrencinin arzusuna bağlı.

***
Yunanistan’da ise din dersleri konusunda Türkiye ile başa baş yarışabilecek bir bağnazlık sergileniyor. Yunan okullarında Ortodoksluk öğretimi zorunludur. Bu derse girmek istemeyen öğrenciler için tek seçenek olarak okulla ilişkisini kesmek kalıyor. Batı Trakya’daki durum ise farklı. Buradaki Müslümanların kendi dinlerini öğrenme hakkı 1923 Lozan Antlaşması ile güvence altına alınmış.
Bilindiği gibi Yunanistan’ın resmi sözlüğünden “Türk” sözcüğü çıkartıldı. Batı Trakya’daki Türk nüfusu “Müslüman nüfus” olarak adlandırılıyor. 2007 yılına kadar Batı Trakya’daki okullarda din dersleri Türkçe olarak verilirken çıkartılan bir yasayla bu derslerin Yunanca olarak verilmesi uygulamaya sokulmak istendi. Batı Trakya Türkleri bu uygulamaya karşı direnince yasanın uygulanması altı yıl gecikti. 2013’ten bu yana Batı Trakya okullarında İslam dini ve Kuran Yunanca olarak veriliyor.
Bu uygulama Türkiye’de 10 yaşından başlayarak Alevi çocukları Sünni-İslam derslerine zorlamak kadar insan hakları ile bağdaşmayan bir tutumdur.
Din dersleri konusuna arada bir değineceğiz.


 Deniz Kavukçuoğlu /Cumhuriyet

Karanlık Seviciler - Ataol Behramoğlu

Karanlık Seviciler - Ataol Behramoğlu
“Ahretçilik” kavramını Prof. Suat Sinanoğlu’nun “Türk Hümanizmi” adlı çok önemli kitabında görmüştüm.
Türk Tarih Kurumu yayını olan bu kitap bildiğim kadarıyla bu kurumca bir daha yayımlanmadı.
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ndeki öğrenciliğim sırasında birkaç kez uzaktan gördüğüm bu saçları genç yaşta ağarmış Latince profesörünün vârisleri (sayın Prof. Oktay Sinanoğlu’nun ve sevgili Esin Af-şar’ımızın ağabeyidir) Atatürk ve Türkiye aydınlanma devrimi üzerine yazılmış bu eş-siz değerde kitabın kaybolup gitmesine izin vermemeli, yeni basımlarını sağlamalıdır.
                                                                           ***
Sözünü ettiğim kitapta (şimdi anımsaya-madığım) Latincesiyle verilen “Ahretçilik” kavramını “öbür dünyacılık” diye de adlan-dırabiliriz.
Ben bu kavramı “karanlık seviciler” diye adlandırabileceğimizi de düşünüyorum.
Yani, yarasalar gibi karanlıkta yaşamaya alışmış; aydınlıktan, ışıktan, aydınlık olan her şeyden ürken yaratıklar.
Düşünmek en çok korktukları, en istemedikleri şeydir.
Dünyaya sanki var olmak için değil, yok olmak için gelmişlerdir.
İyimser bir yorumla, bilinçaltlarında belki aşamadıkları bir ölüm korkusu yaşam korkusuyla karışmış, yaşayarak ve yaşamı yücelterek aşamadıkları için de ölüm korkusunu yücelterek onu aşmaya, engellemeye, bu korkudan kurtulmaya yönelmişlerdir…
Bir bakıma, katiline, celladına âşık olma arazının (sendrom), belirtisinin bir benzeri...
                                                                           ***
Karanlık seviciler ülkemizde uzunca bir süredir siyasal iktidarı ellerinde tutmaktadır.
Bu onlara, sadece Cumhuriyet tarihimizde değil, tarihimizin önceki yüzyıllarında da hayal bile edilemeyecek karanlıklar saçma, toplumu karanlığa boğma, bugünleri ve gelecekleri karartma olanakları sağlıyor.
Bu olanakları kendi bakımlarından başarıyla, ustalıkla, pervasızlıkla kullandıklarında da kuşku yok.
Çokça yinelendiği için herkesin bildiği, içindeki su sonunda kaynamaya dönüş-mek üzere ısısı azar azar yükseltilen ten-cere-kurbağa örneğini bir başka örnekle pekiştirecek olursak, Türkiye toplumu so-nunda tam karanlığa gömülmek üzere ışığı azar azar azaltılan bir mekânda toplanmış bir insan kalabalığına benziyor...
Bir gün tümüyle karanlıkta kalındığında, kimilerimiz belki ister istemez karanlık se-vici olacak, kimilerimiz de ümitsizlik içinde yitip gidecektir...
Her iki durumun örneklerinin bugün de görüldüğü gibi...
                                                                           *** 
Karanlık sevicilik, yaşam düşmanlığı, gelecek düşmanlığı, insanlık düşmanlığıdır.
Ergenlik çağına ulaşmamış kız çocuklarımızın başlarını da karanlıklarla örtmek, bu sevgili başların içindeki beyinleri de aydınlıktan yoksun bırakmak, karanlıklara gömmek içindir.
Çocuk düşmanlığı, kadın düşmanlığıdır.
Yurdunu, çocuğunu, insanını seven, eği-timci, siyasetçi, anne baba, yazar çizer, sa-natçı, insanım demekten utanç değil onur duymak isteyen herkes, karanlık sevicilerin bu son alçaklığına engel olmak için elden gelebilecek her şeyi, ama her şeyi yapmalı; ülkemizde evrensel aydınlanma değerleriy-le birlikte güzelim ülkemizin kendisinin de yok oluşu demek olacak bu yurt hainliğine, aydınlanma düşmanlığına, çocuk katilliğine geçit vermemelidir.
Ve son bir söz: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin din dersi zorunluluğunu kaldıran kararını kabul etmeyeceğini bildi-ren ve sayısız hukuk tanımazlığın altında imzası bulunan bu karanlık seviciler iktida-rını ben de evrensel hukuk açısından yasal görmüyor, açıkça destekledikleri İŞİD’çi katillerle aydınlanma ve yaşam düşmanlığında aynı suç ve erdemsizlik düzeyinde bulunduklarını düşünüyorum.

 Ataol Behramoğlu /Cumhuriyet

Ağlanacak Haline Bakmadan Konuşmak - Güner Yiğitbaşı

Ağlanacak Haline Bakmadan Konuşmak - Güner Yiğitbaşı
Yeni Başbakanımız Ahmet Bey konuşmalarıyla harikalar yaratıyor.

AKP İl Başkanlarını toplamış ve onlara hitaben konuşuyor, KILIÇDAROĞLU' na laf atıyor.

KILIÇDAROĞLU istifa etmeliymiş, Ahmet Bey'in konuşmasını gönülden ve  can kulağıyla dinlemediğimiz için, yanlış anlamadıysak, KILIÇDAROLU, kendisini genel başkanlığa imzalarıyla aday gösteren delege sayısından daha az oy alarak genel başkanlığa seçildi ya, imzalarıyla adaylığına destek verdikleri halde, seçimde oy verirlerken KILIÇDAROĞLU' na hangi delegelerin oy vermediğini, hangi delegelerin vetosuna uğradığını bilmeyen KILIÇDAROĞLU' nun, bu koşullarda genel başkanlık yapamayacağını, bu nedenle genel başkanlıktan istifa etmesinin gerektiğini buyurmuş.

İlahi Ahmet Bey, çok hoşsunuz, siz, KILIÇDAROĞLU' na akıl vereceğinize, kendinizin AKP Genel Başkanlığına nasıl seçildiğinizi şöyle bir düşünseniz daha iyi olacak.

Ahmet Bey, siz kendinizi, demokratik bir seçim sonucunda, sizi seçen delegelerin hür iradeleriyle kullandıkları oylarla genel başkan seçildiğinizi mi zannediyorsunuz?

Öyle zannettiğiniz ve büyük bir yanılgı içinde olduğunuzdan dolayı, kendi  ağlanacak halinize bakmadan, bize göre sudan bir sebeple, KILIÇDAROĞLU istifa etmelidir diyebiliyorsunuz.

Ama, gerçekler hiç de sizin zannettiğiniz veya zannetmek istediğiniz gibi değil Ahmet Bey. Sizi, şeklen AKP 1.Olağanüstü Kongresinde oy kullanan delegeler seçmiş gözükse de, delegelerin büyük çoğunluğu, hür iradeleriyle size oy vermediler. Sizin isminizi, AKP resmi tüzüğünde yer almamakla birlikte, resmi tüzüğe göre, AKP' nin en yetkili ve en üst organı olan Büyük Kongresinin de üzerine çıkan, fiilen AKP' nin Büyük Kongresinden de üstün yetkilere sahip olan,  tek kişiden ibaret, partinin tek seçicisi ve sahibi, zamanın AKP Genel Başkanı Tayyip Bey belirledi ve Büyük Kongre delegeleri de, beğenseler de beğenmeseler de, size oy vermek zorunda kaldılar ve siz AKP Genel Başkanı seçildiniz.

Ahmet Bey, siz,  yeryüzünde demokrasi ile idare edilen tüm ülkelerde bugüne kadar hiç tanık olunmamış bir ilki gerçekleştirdiniz ve AKP Büyük Kongresi  toplanarak delegelerin oy verme işleminden çok önce, resmen seçim yapılmadan ve henüz seçilmeden, seçilmiş bir Genel Başkan unvanını kazandınız ve tebrikleri kabul ederek rekorlar kitabına adınızı yazdırdınız. Sizin bu antidemokratik rekorunuzun ve başarınızın(!) dünya var olduğu sürece, bir daha, başka bir kimse tarafından  kırılamayacağından emin ve rahat olabilirsiniz.

İstişareler yapıldı ve benim adım öne çıktı diyerek kendinizi kandırmaya ve avutmaya çalışmayınız sevgili Ahmet Bey. Göstermelik olarak yapılan istişareleri, sizin, AKP Genel Başkanlığına antidemokratik bir usulle seçilmenize, demokratik bir tat vermek için ilave edilen bir sos olarak değerlendirebilirsiniz.

Sayın Ahmet Bey, sizin durumunuz KILIÇDAROĞLU' nun durumundan çok daha vahim. Siz, açıklamaya çalıştığımız ağlanacak halinize bakmadan, KILIÇDAROĞLU' na akıl veriyor ve istifa etmesi için yol gösteriyorsunuz.

KILÇDAROĞLU, hiç değilse, genel başkan seçildiği CHP Olağanüstü Kongresinde kendisine hür iradeleriyle oy veren ve genel başkan seçen yeterli  sayıdaki delegelerin gerçek sayısını biliyor, kendisini genel başkanlığa aday göstermek için imza veren, ancak daha sonra oy vermeyerek fire veren delege sayısını da biliyor, onların kim olduklarını varsın bilmesin, ama siz, AKP Genel Başkanı seçilmeniz için size oy atan delegelerin kaç tanesinin, hür iradelerine dayanan gerçek ve samimi  oyunu ve onayını aldığınızı, size gerçekten hür iradeleriyle, samimi ve gönülden oy veren delege sayısının, sizin genel başkanlığa seçilmenize yeterli sayıda olup olmadığını dahi bilemiyorsunuz ve hayatınız boyunca da bu gerçeği öğrenemeyeceksiniz.

Ahmet Bey, sizin mantığınıza göre düşünecek olursak, bu durumda, sıkıntı duyması ve istifa etmesi gereken genel başkanın, KILIÇDAROĞLU değil, sizin olmanız gerekmiyor mu?

Bu durumda sizin yerinizde biz olsaydık, kendimize yurt dışındaki bir üniversiteden kürsü ayarlar ve AKP Genel Başkanlığından istifa ettiğimiz gibi, tasımızı tarağımızı toplar, ülkeyi de terk ederdik sevgili Ahmet Bey.

27/Eylül/2014
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat

Gündüz Akgül: Sözleri Çarpıtıldı…

Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunmaz (1920) Mustafa Kemal ATATÜRK
Gündüz Akgül: Sözleri Çarpıtıldı…
AKP, 12 yıllık iktidarı döneminde bir şeyi hiç aksatmadan yapıyor…
Biri yanlış bir şey mi söyledi…
Diğeri çıkıp bunu düzeltmeye çalışıyor…
En belirgin düzeltme de, “Sözü yanlış anlaşıldı veya çarpıtıldı” olmaktadır…
Bir zamanlar yanlışları düzletme Bakanı Hüseyin Çelik vardı…
Bu görevi çok başarılı! Yapıyordu…
O, artık yok…
Ama birileri mutlaka çıkıyor bu görevi yerine getiriyor…
AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, “HSYK seçimlerini bir zümre kazanırsa biz de gayrimeşru sayarız.” Diyerek olmaması gereken bir yanlış yaptı…
Bu yanlış, ayni zamanda bağımsız yargıya (AKP döneminde bağımsızlığı kaldıysa) müdahaledir…
Bu yanlışın düzeltilmesi gerekir, Hüseyin Çelik olmadığına göre…
Görev, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a düştü…
“ AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal'ın sözlerinin çarpıtıldı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) seçimine dönük kara propagandadır. Çok net söylüyorum. Bunlar kara propaganda seçime dönük iftira kampanyaları, yalan kampanyaları. Siz bu yalan kampanyalarına iftira kampanyalarına aldırmayın” Dedi.
El insaf Sayın Bakan…
Ö sözlerin çarpıtılan yeri hangisi?..
Adam açıkça yapılan seçimi meşru saymayız diyor…
Bu ne demektir?..
AKP’nin her ne şekilde olursa olsun kazandığı seçimleri meşru sayacaksın, yasa gereği yapılan HSYK üye seçimini AKP yandaşları kazanmadığı takdirde meşru saymayacaksın…
Bu düşüncenin neresi doğru…
Söylenişi de, içeriği de tamamen yanlış…
Yargı ile bu kadar oynamayın, yargıyı kendisine bırakın…
Günün birinde herkese gerekecek yargının bağımsız olması, yurttaşların güvenliğinin olmazsa olmazıdır…
Ayrıca Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Cumhuriyet Gazetesinden Utku Çakırözer’le yaptığı konuşmada “Ülkenin kaderini 12 bin kişinin değil, 55 milyonun yapacağı seçim belirler.” Diyerek dolaylı yoldan Mahir Ünal’a destek vermiştir…
Yargıçlar ve Cumhuriyet Savcıları kendi Kurulunu seçiyor…
O Kurulun, AKP’ye veya başka birilerine yandaş olmaya değil, bağımsız yargıya sahip çıkma diye bir görevi vardır…
Bunu yapmıyorlarsa, onlarda yanlış yapıyorlar demektir…
Yargıç ve Cumhuriyet Savcısı meslektaşlarımın, bu şekilde ki bölünmeleri, onun grubu, bunun grubu nitelemesini içlerine sindirmelerini, bir türlü içime sindirmiyorum ve içim acıyor…
El birliği ile çıkın bu nitelemeyi ret ederek yargının onurunu koruyun…

27.09.2014
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet savcısı

26 Eylül 2014 Cuma

WHAT HAPPENED TO HAMZA KHATIB?



Hamza al Khateeb is one of the symbols of the Syrian Revolution. At the beginning of 2011 when the people of Dara’a rebelled, Asaad regime forces surrounded the town and no one was allowed to enter or leave. The people of the surrounding villages came out carrying bread and flour with their children and their families and headed towards the city. Assad’s forces fired on the unarmed civilians and committed a horrific massacre, arresting tens of men and youngsters including the 13-year old boy, Hamza al Khateeb on April 29, 2011. Later, the child’s body was sent to his family with signs of torture and bullets. There were bullets in both his arms and chest. His neck was broken and his genitals had been cut off.
Watch the testimony of “Abu Hamza Al Doumani” who was with Hamza and witnessed what happened to him.

'Yarın'ı Baştan Tanımlamak Zorundayız! - Doğan Kuban

Eğer Türkiye, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının devrim sürecinden geçmeseydi ve o dönemde yetişen insanlar, onların yetiştirdikleri, bugüne kadar yaşayan kuşaklar olmasaydı, savaştan sonraki Batı emperyalizminin kurbanı olarak, Türkiye şimdiki Irak ve Suriye’ye dönüşebilirdi.

'Yarın'ı Baştan Tanımlamak Zorundayız! - Doğan Kuban
Yıllarca çarpışan ve ölen o kuşaklar yeni bir dünyanın nefesini en çok hisseden Osmanlılardı. Babası ulema ve Osmanlı döneminde ilkokul öğretmeni olan annem, babası Nakşıbendi memur olan asker babam, ailenin damatlarından ve bütün özellikleriyle Müslüman, Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurucusu Raif Hoca idi. (Erzurum Milletvekili Raif Dinç).
Oğlu Galatasaray’da okudu. Operatör oldu. İngiltere’de ihtisas yaptı. Bir sosyalistti. Kızı Dame de Sion’da okudu. Amerika’da psikoloji doktorası yaptı. Hacettepe Üniversitesi’nin Psikoloji Bölümünü kuranlardandı. Bu geç ve çok dindar Osmanlıların Osmanlı saplantısı olmadı. Benim üniversite arkadaşlarımın çoğu Anadolu köylü ve kentlisi çocuklardı. Hiçbirinin karısı başını örtmedi. Osmanlı meraklısı da yoktu. Çünkü Osmanlı aydınlarının bütün çabalarına karşın Osmanlı devletinin temel yapısı ile ortaçağda kaldığını kendi yaşamlarıyla biliyorlardı.
Köylü kökenli eski kullar da Osmanlı heveslileri değil. Büyük kentlerin halkını o köy göçerleri oluşturuyor. Devrimci Osmanlıların kurtardıkları ülkenin son dönemde çatladığını görmek için bir iki gazete haberine bakmak yeterli. İslam tarihini, Osmanlı tarihini hiç öğrenmemiş, ya da kulaktan dolma öğrenmiş, İslamı da namaz, oruç ve haç’tan öteye bilmeyen pek çok yeni Osmanlı var. Bu gerici Osmanlı söylemini, Anadolu’da tozlanmış Osmanlı cehalet mirası yönlendiriyor. Ama arkasında bilgisizlik ve uluslararası bir emperyalist kurgu var. O kurguyu düzenleyenler için 1.5 milyar Müslüman tüketici ve petrol gibi doğal kaynaklar önemlidir. Fakat Müslümanlığın yok olmasına ancak seyirci olurlar.
Boğazları kesilen Müslümanlar ise ilgi çekici röportajlardır. Kimi fazla yobaz Hıristiyan ve Yahudi için de Tanrı’nın verdiği cezadır. İlginç olan, Kurtuluş Savaşı’nı batan bir imparatorluk enkazı üzerinde, Anadolu’da yapmak zorunda kalmış bir ülkenin aynı topraklarda oturan halkının bir bölümünün, bu yakın geçmişi unuttuğu gibi, ellerindeki telefon, karşılarındaki bilgisayar ve televizyon ekranlarına karşın, dünyadan da habersiz yaşamasıdır. Bu düzeyde bir kaygısızlığı ve cehaleti ancak uluslararası beyin yıkama mekanizmalarıyla açıklayabiliriz.
BÜTÜNLÜĞÜ KORUMALIYIZ
Fakat halkımızın bir tekini bile dışlama lüksümüz yok. Cumhuriyet ülküsüne inananlar için, Türkiye’yi bir bütün olarak korumak bir zorunluluktur. Bu iyisi ve kötüsü, cahili ve aydını, doğrucusu yalancısı ile birlikte olacak. Zaman içinde değişecek. Ama Osmanlı olamayacak. Ortaçağa geri dönmek istesek bile, ona izin verecek bir dünya kalmadı. Bu söylemi sürdüren cehaleti yok etmek gerek.
Gelişme süreçlerini, ekonomik ilkellik, kentsel kemiricilik, kültürel düzey açısından beğenmesek bile otomobillerin, gökdelenlerin, AVM’lerin, otellerin, yolların, köprülerin, öğrencilerle dolu hocasız üniversitelerin yarattıkları çağdaşlık imgeleri, camilerin, imam hatip okullarının imgelerinden binlerce kat güçlüdür. Kaçak inşaatlar, onların zengin ettiği insanlar, yurtdışında okuttukları çocuklar, başlarını örttükleri, inşallah-maşallah dedikleri zaman Osmanlı olmuyorlar. Belki Suudi oluyorlardır.
Medya sadece bir kafa karıştırıcıdır. Cahil toplum, cami fotoğrafı ile otomobil reklamını sosyete güzeli ile birlikte aynı sayfada gördüğü zaman, onların başka dünyaların işaretleri ya da simgeleri olduğunu anlamıyor. Bursa Ulucamisi, Mercedes, bilmem ne marka gömlek yan yana geliyor. Çağdaş dünya böyle, sinkretik ve homojen olmayan bir ortam. İletişimin yarattığı bir araç ve olgu kargaşası. Amacı dengeli, doğru, hoşgörülü, bilgili bir uygar toplumun yaratılmasına yardım etmek değil, toplumların küçük bir yüzdesini zengin etmek için uyutulmuş kalabalıklara mal satmak.
OSMANLI GİBİ YAŞAMAK MÜMKÜN MÜ
Türk insanının fiziksel çevresini üretenlerin parasal ortakları, dinsel cehaleti kaşımanın ne kendilerinin kârına, ne de ülkenin geleceğine hizmet edeceğini sanmaları akıl dışıdır. Turizm, tatile çıkan milyonlar, ülkenin en hızlı gelişen inşaat teknolojisinin sundukları, buzdolapları, çamaşır makineleri, televizyonlar, cep telefonları, AVM’leri dolduran binbir eşya, modern paketleme, billboard reklamları, sokakları dolduran yabancı adlar, ödenemeyen yabancı banka kredileri, yatlar, kotralar, marinalar, petrol istasyonları, havaalanları, gazetelerin otomotiv sayfaları, yabancı markalı giysiler toplumun karşılıksız aldığı çağdaşlık bilgileridir.
Bu olguların toplum yaşamı üzerindeki gücü, Türkiye’nin herhangi bir yaptırım gücünden binlerce kez güçlüdür. Kaldı ki bu olguların hiçbirine karşı toplumsal bir muhalefet zaten yok. Okullar ve üniversiteler bu görevlerini yapamayacak düzeyde bile olsalar, çağdaş dünyanın parçalarıdır. Ayrıca, Türkiye ekonomisinin bütünü ile ortak olduğu dünya, kimseye Osmanlı gibi yaşama olanağı tanımıyor.
Osmanlıların otomobilli ve AVM’li kentlerde oturan halklı versiyonunun tanımını yapan birisi de daha çıkmadı. Bunu dışarıdan ithal de edemeyeceğiz. Çünkü 14. Louis çağını isteyen bir Fransız henüz işitmedik. İngilizce konuşan Osmanlı toplumu da İngiliz sömürge imparatorluğunu anımsatıyor. Türkiye’de medya denen garip ortama yansıyan düşüncelerle herhangi bir gelecek programı gerçekleştirilemez.
Sadece bir olumsuzluklar komedisi yazılabilir. Piyasayı dolduran içi boş düşünce kırıntıları, değil toplumu ve onun geleceğini aydınlatmayı, kendi diplerini bile aydınlatmıyorlar. Bugün Osmanlı imgesi ya politik amaçlıdır ya da kadın modası bağlamında söz konusu olabilir.
Boş bir polemiktir. Giderek nüfusu artan bu büyük ülkede gelecek için hiç bir bilimsel öngörüsü olmayan ve programlarını toplumla paylaşmayan iktidarlar ancak cahil bir kamuoyu yardımı ile ayakta kalabilirler.
Türkiye uygarca yaşanabilir bir ülke olarak nasıl ve ne kadar ayakta kalabilir? Toplumun çağdaş dünyadan gördüklerini istemesi doğaldır. Fakat bunun politik, ekonomik, bilimsel ve teknolojik eşiklerini bilmesi olanaksızdır. Bunu sağlamak hükümetlerin çağdaş dünyaya ilişkin bilgiyi ve politikalarını toplumla paylaşmalarına bağlıdır. Bu olasılık Türk toplumunun bugünkü kültürel davranışlarında düzeyinde görülmüyor. Ve politik bilincinde halkta da idare edenlerde de sınırlıdır.
Ülkenin geleceği dünya ekonomik ve politik konjonktürünün ve dünyayı tehdit eden doğal gelişmelerin topluma duyurulmasına ve ülke çapında etkinliklerin planlamasına bağlı bir çıkış yolu aranması var. Bu sadece bizim sorunumuz değil. Dünyanın ortak sorunu. Fakat son yıllar bu uyanışın ne halkta ne de politikacılarda varlığını kanıtlamıyor.
Dünya tarihi yeni bir aşamaya girdi. Eski kapılar kapandı. Yeni çıkış yolları bulmak ve halka duyurmak yeni bir tür uygarlık ve can kurtarma savaşıdır. Dünya’nın tepe taklak olduğunu ya da olacağını kabul etmek başımızın üzerinde yürümeyi öğrenmek gerektiğini kabul etmek kadar zor. Bu bir metafor olsa da insanlara vaat edilen gelecek parlak değildir.
Fakat ülkenin görünüşü ‘Vur patlasın, çal oynasın!’ geleneksel vurdumduymazlığını anımsatıyor. Bu durum çağdaş bilim ve teknolojinin önerdiği çözümlerin sınırlarını zorlayana kadar umut var. Bunun varlığını topluma göstermek aydınların sorumluluğundadır. Einstein çok zaman önce ‘Eğer bu dünyada yaşayacaksak her şeye yeniden başlamak gerekecek!’ demişti. Aydının savaşı buradan başlıyor. İnsanlara geleceğin ne hazırladığını anlatma yollarını bulacaklar. Bu yeni bir devrimdir. Silahla değil, akılla olacak. Bu, bütün bilimsel buluşlardan daha zor görünüyor.

 Doğan Kuban/Bilim Teknoloji/Cumhuriyet

“Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde!...” Çok gül’düm çoook!... !

“Bizim cenahtan yapılan epeyce saygısızlıklar gördüm”
‘Kral değilim, bırakıp gideceğiz’ dedim…
Abdullah Gül (Çankaya Köşkü veda resepsiyonu- davetliler huzurunda….
“Bir turnusol döneminden geçiyoruz. Neler yazıldığını gördük, neler söylendiğini duyduk. Ben her şeyi biliyorum. Abdullah Bey, ben üzülmeyeyim diye interneti kapatıyordu, basın bültenlerini önümden alıyordu…Neyin ne olduğunu biliyoruz. Abdullah Bey kibarlığından söyleyemiyor. Kendisine çok yanlışlar, çok saygısızlıklar yapıldı.” Bu süreçte bazı yaşadıklarımızı, 28 Şubat döneminde bile bu kadarını görmedik"
First Lady-Hayrünisa Gül (Çankaya Köşkü veda resepsiyonunda, davetlilere…
"Zaman zaman görüyorum, yeni parti falan gibi söylemler. Yeni parti asla yok. Cumhurbaşkanımıza ve hükümetimize yardımcı olacağım”
“Bundan sonra da birikimlerimizi, tecrübemi yine davama, kendi kurduğum partinin başarılı olması için şüphesiz ki desteklemeye, aktarmaya çalışacağım”
Andullah Gül (2014…19 Eylül-Kayseri)
NOT(Yorumsuz) “İbreti insan koyar, insanlık alır.” derdi ninem. Alın işte ibret size!...
Bizim edebi geleneğimizde (gidenin) arkasından mersiye yazmak vardır.
Okuyanların, bu mersiyeden, kendilerine ibretler çıkarması beklenir
Geleneğe uyalım istedik biz de. Diyeceklerimiz varsa da o kısa Mersiye’den sonraya bırakalım dedik.
ŞEKVA!...
Bilmezdi gam nedir… Canan idi bu alemde Gül…
Gülistan aşkına, Gül’e meftun idi bilcümle bülbül
Bir sam yeli viran eyledi tacı ve tahtı;
Ne bülbül kaldı çevrede, ne de gülistan…
Kartal kesildi serçeler, bırakınca saltanatı…
Bitti meclis-i yaren, sustu bülbül, yekavaz terkedildi Gül.
“Düşmekle cevher sakıt olmaz kadr-ü kıymetten”* denilmiş amma;
Erbab-ı gönül, rütbe-i şahsa sadıkmış meğer;
Döndü devran, bitti deniz; kadr-i kıymetten düşüverdi Gül,
Düşmezdi dillerden Gül aşkına bülbüle naz…Gül’e niyaz
Lal oldu diller, anılmaz oldu kendi Gül’istanında Gül, …
“Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde”
******
*“Düşmekle cevher sakıt olmaz kadr-ü kıymetten” (Ziya Paşa)
Şekva; Şikayet Sakıt: Eksilmek Lal:Dilsiz
*****************
Bu Bölüm Yorumlu!...:
Parti marti değil de “yardımcı olma talebi” takıldı benim kafama. Gülesim geldi.
Ne çabuk “mazi” oluveriyormuş “ dün’ler”.
Beşer’dir şaşar!. Bilirdik amma; ”ne de çabuk; “nisyan ile malul” oluverirmiş beşerin “hafızası!”
İki hafta önce; “Bizim cenahtan saygısızlıklar gördüm” iki hafta sonra, “cenaha” destek sözü!... Vefa denilen hasletin özü bu olsa gerek!..
“Kral değilim, bırakıp gideceğiz!... dedim”. Ne yani… halefinin böyle bir eğilimi varda, bu duruşuna karşı tedbir amaçlı kamuya bir mesaj mı vermek istedin bu söyleminle!?....
Nerden çıktı bu“yardımcı olma!” vaadi-isteği-talebi!?...
İşi saygısızlıklara kadar vardıran cenah, “yardımcı olma” talebini kabul edecek mi!?..
Bir yer açma taleplerinin mesajı olmasın bu!?..Ya da; geri çekilme-teslimiyet… uzlaşma gözdağı… Hangisi!?...Söylemler arasındaki çelişki başka sorulara muhatap kılar insanı:
*Yemininizle tescillediğiniz görevinizdeki tarafsızlık ilkelerinin iktidar lehine çok kez çiğnenmiş olması bile, “saygısızlıkların” önünü alamamışken, bu mesajınız o ihtiras barajlarını aşıp Bab-ı Ali’ye Aksaray’lara ulaşır mı zannetmektesiniz!?..!...
*Beşer hafızasının “unutma kusuruna” sığınarak “yardımcı olma” talebinize olumlu yanıt mı beklemektesiniz?
Bence boşuna!... Biadın, sadakatın, “biraderlik bağlarının” gününde derilemeyen meyveleri artık hoşaf olmaz!... Zaten hoşaftan anlayanlarca çoktan paylaşıldı …
Hani; “bundan sonra da…” diye başlayan, ( ki bu söz “önce” olanları da teyididir) ve “birikimlerimizi, tecrübemi yine davama, kendi kurduğum partinin başarılı olması için şüphesiz…” diye devam eden sözleriniz var ya; bu söylemle çiğnenmiş anayasal hak ve yetkilerden ötürü, “yeminine rağmen, anayasada belirlenen tarafsızlık ilkelerine uymayan devletin başı…” olarak, yargılayacaktır tarih sizi.
Anayasa Mahkemesi’nden kesin döneceğine inandığınız yasaları bile onayladınız. Kararların geri dönük işlemeyeceği ilkesinden hükümeti yararlandırmak adına; yetkinizi kullandınız!..
Hükümetin Çankaya Noteri sıfatı bile, sevaplarınız hanesine yazılıp, “saygısızlıkların” önüne perde olamamış, özel takviyeli bunca hizmetleriniz bile takdir görmemişken; “yardımcılık” vaadiniz “vefa borcu” olarak karşılık bulacak öyle mi!?..
Hayrünisa Hanım Efendi’nin, gazetecilere dert yandığı o sitem dolu sözleri nereye koymalı!?.. Unutuvermiş görünmektesiniz.…
“28 Şubat döneminde bile bu kadarını görmedik" sözleri, darbeci suçlamasıyla “hakaret” aramaya yeterdi bu cümle bir başkasının ağzından çıksaydı!... Sevildiğinizi bilin!...
- Sizin düşürüldüğünüz bu durumların zerreciğini, bir empetiyle halkınız üzerinde de görmeyi aklınızın ucundan geçirdiniz mi hiç!?.. Öküz ölüp, ortaklık bitince, sizin adınıza ortaya döküverdiğiniz gerçekler düşündürmüyor, güldürüyor bizi!...
O kazandıkça herkesin, kaybettiğini artık anladınız sanmıştık!... Söylemleriniz yanılttı bizi.
Anlıyoruz ki, halkın sokaklarda attığı“sustukça sıra sana gelecek!.” naralarından hala bir sonuç çıkaramamışsınız...
Komik!... Beklide acınası bir durum!...
First Lady’nin omzuna; el teması ile; “yeter” ikazını görünce…güldüm. Üzüldüm mü yoksa!?.
Mazide kalan First Lady’nin, “intifada başlatıyorum!” sözleri ile, mazide kalan First Man’in “Cumhurbaşkanımıza ve hükümetimize yardımcı olacağım” sözlerinin, beynimde buluştukları o komik anı yeniden yaşıyor ve çok gülüyorum!...
First Lady tarafından sıkılmayan o iki elin sahiplerinden özellikle ikincisinin Sayın Gül için “cumhurbaşkanlığı son nokta olmalı sonra balık avlanmalı” tavsiyesine rağmen “yardımcılık” talebini tek karede düşününce... çok ama çoook gülüyorum!...
Ahmet Hakan’ın “Hayrunnisa GÜL'ÜN ASKERLERİYİZ” sloganına ve FUAT AVNİ Hayrunnisa GÜL OLMASIN? Kuşkulu sorusuna çok ama çoook gülüyorum.
Neylersiniz; ağlanacak halimize gülmek, bizim fıtratımızda var!...
******
Ağlanacak halimize güldüğüm için de, ayrıca, çok ama çooook utanıyorum!...
*
23 Eylül 2014
Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci- DENİZLİ (mehmethalilarik@gmail.com)