Facebook

6 Ocak 2014 Pazartesi

RECONQUİSTA: YENİDEN FETİH

Yıllar önce diyanet takviminde bir sayfa okumuştum. O sayfada Vatikan’ın raporlarından kısa bir alıntı yazılmıştı. Reconquista kavramından bahsediliyordu. 

Reconquista “yeniden fetih” anlamına geliyor.  Kavram olarak müslüman hakimiyetindeki Endülüs Emevi Devletinin hristiyanlarca geri alınış sürecini ve İspanya’daki müslüman ve Yahudilerin yok edilerek İspanya’nın Hristiyanlaştırılması sürecini ifade ediyor.

Dosya:Reconquista-rendicion-granada.jpg

Vatikan raporları İspanya’nın 700 yıl Müslüman hakimiyetinde kaldıktan sonra tekrar Hristiyanlarca ele geçirilişini örnek veriyordu. Önceden Hristiyanların egemenliği altında iken Müslümanlarca fethedilen bütün eski kadim Hristiyan yurtlarının Reconquista “yeniden fetih “yoluyla tekrar Hristiyanlarca ele geçirilmesi gerektiği yolunda hedefler tayin ediyordu. Hristiyanlarca yeniden fethedilmesi gereken yerler arasında Kuzey Afrika ülkeleri, Mısır-Libya, Suriye-Irak ve Türkiye sıralanıyordu.

Vatikan; Bir zamanlar İtalya yarımadasının yarısını kaplayan eski Sicilya Arap kırallığının tekrar geri kazanılmış olduğunu hatırlatıyordu. Ayrıca Orta Avrupa’ya kadar ilerlemiş olan Osmanlı devletinin de geri atıldığı ve Balkanların tekrar Hristiyanlarca yeniden fethedildiğini belirtiyordu. Demek ki Reconquista süreci eskide kalmış ve unutulmuş bir süreç değil, halen devam eden ve takip edilen bir plandır.

Müslümanlar bu planı unutursa başına gelecek olan; halen Hristiyanlarca yeniden ele geçirilmiş olan İspanya Endülüs Emevi Devletinde, Sicilya Arap kırallığında, Osmanlı devletinin Viyana önlerinden ta Meriç nehri kıyısına kadar gerilemesiyle Orta Avrupa ve Balkanlarda Müslümanların başına ne geldiyse aynısı gelecektir.

Reconquista planları halen uygulanmaktadır. Bu plan dahilinde Türkiye, Filistin, Suriye, Irak ve Kuzey Afrika’daki müslümanların başına da gaflet ve meskenet gösterdiğimiz sürece gelecek olan budur. Nasıl ki Bosna’da, Arakan’da, Gazze’de, Doğu Türkistan’da ya da dünyanın her yerindeki boyunduruk altındaki Müslümanların başlarına ne geldiyse o olacaktır.

Bir gece rüyamda bir Türkiye haritası gördüm. Orta Anadolu’da tuhaf bir üçgen vardı. Üçgenin tam ortasında şimdi Kapadokya dediğimiz bölge vardı. Üçgenin sağ ucu tahminen Tuz gölünün biraz ilerisine, sol ucu da Kayseri’nin ötesine dayanıyordu. Üçgenin alt ucu ise tam Mersin limanı idi. Rüyamda bunun canlandırılması hedeflenen Kapadokya Hristiyan devleti olduğu söylendi. Sivri ucu aşağıya bakan üçgen ne anlama geliyor, bilemiyorum.  Bildiğim kadarıyla sivri ucu aşağıya bakan üçgen: dişil karakter ve cehennemi sembolize eder.

Şimdi ülkemizin içine sürüklenmeye çalışıldığı sürecin Reconquista planlarından alakasız olduğunu sananlar varsa, yakın bir zaman içinde ülkemiz işgale uğrarsa ne alakası olduğunu acı bir şekilde göreceklerdir. Bazı keşif sahiplerine göre “ülkemiz işgale uğradığı zaman milletin yarısı silah atmadan teslim olacaktır.” Demek ki kimileri bu konkistadorları “yeni fetihçi orduları” kurtarıcı olarak karşılayacaklar. Çünkü maalesef bu işgalcilerin beşinci kolları bol miktarda içimizde bulunmaktadır.

Düşman orduları Medine’yi bombalayacak, Filistin’de çok kan dökülecek, İsrail Hatay’dan Türkiye’ye saldıracak, Yunanistan Türkiye ve Batı Anadolu şehirlerine bombalar yağdıracaktır. Rusya kuzey doğudan Türkiye’ye girecektir. Ayrıca doğudan gelen tehlikenin İran olma ihtimali de mevcuttur.

Zira rüyalarda gökyüzünün çok sayıda uçak kaynadığı ve şehirleri bombardıman ettikleri görülmüştür.

Alakasız bilgi: İngiliz Reuters ajansı Başbakan’ın hükümette yaptığı değişiklikler hakkında “Erdoğan savaş hükümeti kurdu” yorumunu yaptı.

* * * * *
RECONQUİSTA HAKKINDA BİLGİ: wikipedia’dan…

Reconquista Endülüs döneminde İber Yarımadasındaki Hıristiyanların, Müslümanların yarımadadaki varlıklarını ortadan kaldırma amaç ve çabalarına verilen addır. 1492 yılında son Endülüs devletinin yıkılmasıyla başarıya ulaşan Reconquista İspanyolca "Yeniden fetih" anlamına gelir.
Reconquista kavramı tarihsel açıdan nesnelliği tartışmalı olan bir kavramdır. Yeniden fetih kavramı İspanya'nınMüslüman olduğu döneme işgal altındaki bir dönem gözüyle bakan, İspanya'nın yeniden Hıristiyan olmasını kesin bir yazgı olarak gören bir bakış açısının parçasıdır. İspanyolların ulusal kimliklerinin vazgeçilmez bir parçası olmakla birlikte, bu kavram aslında tarihe çok taraflı bir açıdan bakan bir kavramdır. 
İspanya, tarihi boyunca birçok yabancı ulusun istilasına uğramıştır. Arap ve Berberi orduları 8. yüzyılda İspanya'ya girdiklerinde İspanya zaten bir Cermen ırkı olan Vizigotların egemenliği altındaydı. Vizigotlardan önce İspanyaRoma İmparatorluğu'nun egemenliği altında yaşamıştı. Yani Araplar ve Berberiler İspanya'yı istila eden ilk yabancı uluslar değillerdi. İspanyol ırkı bütün bu işgalci ırkların karışımdan ortaya çıkmıştı.
Emeviler zamanında, 711 yılında Müslümanların ayak bastıkları İberya Yarımadası, 1492 yılına kadar İslam idaresinde kaldı. Müslümanlar'ın orada bulunan Hıristiyan ve Yahudiler ile çok yönlü ilişkileri oldu. Sonuçta, Doğu İslam dünyasında parlayan medeniyet güneşi Endülüs'te zirvesine ulaştı.
Modern Çağ'ın Endülüs tarihçilerinin hemen tamamının kabul ettiği bu gerceği değiştiren şey ise, daha 718 yılında Kuzey İspanya dağlarındaki Covadonga Magaraları'nda Pelayo öncülüğünde başlayan Hıristiyan Reconquistası oldu. 718'den 1085'e ilk, 1085'den 1238'e ve 1238'den 1492'ye kadar geçen üç safhada Reconquista süreci tamamlanmış oluyordu.
1492 yılında İslam hakimiyeti İspanya'da son buldu. Bundan sonra orada kalan Yahudiler (Sefaradlar) hemen, Müslümanlar (Mudejarlar) ise 1610 yılına kadar ara ara ülkeden çıkarıldılar. Endülüs Göçmenleri denilen bu topluluklar içinde özellikle Yahudileri, o zamanın dünyasında güçlü Osmanlı Devleti'nden başka kabul eden olmadı. 
2 Ocak 1492'de Gırnata Emirliği de İspanyollar'a Emir Ebu Abdullah tarafından teslim edilmiştir. Bu olay Reconquista'nın son adımı olarak değerlendirilir. 
1508'de yayınlanan bir fermanla 6 yıl içerisinde Müslümanlar'ın kendi kıyafetlerini terk etmeleri ve Hıristiyan gibi giyinmeleri şart koşulmuştur. Yaklaşık bir yüzyıl boyunca üç milyon Müslüman, ya sürgün edilmiş, ya din değiştirmeye zorlanarak Hıristiyanlaştırılmış ya da kılıçtan geçirilmiştir.
Bir mimari harikası olan saraylar yakılmış, kütüphaneler içlerindeki yüzbinlerce kitapla yakılıp talan edilmiştir. Bu yıkımdan sadece Cordoba'da bulunan ve şu an katedral olarak kullanılan Kurtuba Ulu Camii ile el-Kasr, yani Alkazar SarayıMedinettu`z-Zehra'nın kalıntıları, Gırnata'da (Granada) bulunan Elhamra Sarayı ile Cennetü'l-arif Sarayı kalmıştır.

0 yorum:

Yorum Gönder